Yüzey İşlem Sektörü TÜYİDER Çatısı Altında Toplandı
TÜYİDER - Tüm Yüzey İşlemler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Doğangün, sorularımızı yanıtladı.
Yüzey İşlem Sektörü TÜYİDER Çatısı Altında Toplandı
Yüzey işlemler alanında çalışan tüm firmaları bir araya getirmek ve sektörel ihtiyaçlara çözümler bulmak doğrultusunda çalışmalarına hızla devam ettiklerini söyleyen TÜYİDER - Tüm Yüzey İşlemler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Doğangün, sorularımızı yanıtladı.
SUBCONTURKEY: Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
İbrahim Doğangün: Eylül 1963 Kırşehir'de doğumluyum. Evli ve iki çocuk babasıyım. Anne tarafında hakimlik ve muhtarlık geçmişi olan baba tarafta 50'li yıllarda yol müteahhitliği ve kuyumcu esnaflığı olan iki aileden esnaf bir babanın çocuğuyum. 1981 Kırşehir Teknik Lisesi Makina Bölümü, 1987 Erciyes Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İş hayatına Eylül 1987'de Kırşehir'de 1,5 yıl süren Lokanta İşletmeciliği ile başladım. Kısa dönem askerlik sonrası Aralık 1989'da İstanbul Eminönü'nde Selçuk Ticaret Koll. Şti.'nde satış sorumlusu olarak çalıştım. 1991'de Şişli'de TEGA Ahşap A.Ş. İstanbul Avrupa yakası temsilciliği yaptım. Eylül 1992'de eski ortağım merhum Erhan Baycan'ın daveti ile Bursa'ya yerleşerek Eksaş End. Metal Kaplama Tesisleri San. ve Tic. A.Ş.'ne küçük ortak oldum. Orada 8 yıl idari işler ve proje yöneticiliği yaptım. 12 Şubat 2001'de kendi işimi Bursa Çalı Sanayi Bölgesi'nde sahış işletmesi olarak Etis’i kurdum. 1 Nisan 2010'da Görükle Sanayici ve İş adamları Derneği'nin kuruluşunda yer aldım ve kuruluşundan Mart 2018'e kadar 3 dönem Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptım. 12 Haziran 2012de ikinci firmamız Bursa Hasanağa Organize Sanayi Bölgesi'nde Bodoplast Plastik Teknolojileri San. ve Tic. A.Ş.'nin kuruluşunu gerçekleştirdik. Halen yöneticisi olduğum grup şirketlerimizin ve Tüm Yüzey İşlemler Derneğimiz TÜYİDER'in Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütmekteyim.
SUBCONTURKEY: TÜYİDER ne zaman kuruldu? Kaç üyesi bulunuyor? Kuruluş amacı nedir?
İbrahim Doğangün: 21 Aralık 2019'da 60'ya yakın sektör temsilcisiyle Tüm Yüzey İşlemler Derneği TÜYİDER'in kuruluş kararı aldık; 28 Ocak 2019'da da İstanbul Ataşehir merkezli sektörel bir dernek olarak İstanbul dernekler masasından mazbatamızı aldık. Akabinde derneğimiz hızla yüzey işlemler alanında çalışan tüm firmaları bir araya getirmek ve sektörel ihtiyaçlara çözümler bulmak doğrultusunda çalışmalarına hızla başlamıştır. Pandemi nedeniyle üye kazanma faaliyetlerimize aktif şekilde yapamamış olmamıza rağmen; şu an itibariyle akademisyen ve çoğunluğu tüzel kişilik olmak üzere toplam 60 üyemiz bulunmaktadır.
Derneğin kuruluş amacını ve bu doğrultuda işlevini sektör oyuncularına doğru tanıtabilmek bakımından derneğimizin kurulma amacından önce derneğin kurulmasına olan ihtiyacı kavrayıcı ve toparlayıcı bir bakış açısıyla vurgulamak istiyorum.
Sektörün gelişimi tıpkı toplumların gelişimi gibi içinde yer alan tüm unsurlarının kuşaktan kuşağa aktardığı bilgi, deneyim, fikir ve her türlü katkının sonucu oluşan, gelişen ortak değerlerdir. Ve paylaşıldıkça değer ve anlam kazanırlar. Hayatın her alanında olduğu gibi endüstriyel alanda da bilgi paylaşımı, bilgi aktarımı toplumsal olarak gelişimimiz için hayati öneme sahiptirler.
Anadolu kültürümüzde usta, kalfa çırak ilişkileri mesleklerin devamlılığını ve gelişmesini sağlamaya yönelik lonca sistemi, ahilik sistemi bu amaçla kurulmuş ve yaşatılmıştır. Elbette belli etik kurallar ve emeğe saygı çerçevesinde…
Bu bağlamda ‘sektörde öncü veya iyi’ olmayı hedefleyen işletmelerin bir sistem ve düzen içerisinde, iyi düşünülerek yapıya, dokuya uygun belirlenmiş çerçevede çalışanlarını tedarikçilerini, müşterilerini ve hatta rakiplerini; güvenebileceği, gereğinde karşılıklı yardımlaşacağı paydaşı olarak görebilmeleri bugünün koşullarında zor olsa da işleri kolaylaştıracak, gelişme ivmesini artıracak temel anlayış olarak özümsenmesi ve yaygınlaştırılması şart. Bu zamanla gelişecek çok ihtiyacımız olan bir konu. Dernek bu süreci mutlaka hızlandıracaktır.
Günümüzde yurt dışı kaynaklı kalite yönetim sistemleri ile yapılmaya çalışılan da budur.
Biraz kitabi yani tüzüğümüzden aktarım olacak ama;
Her türlü endüstriyel üretimlerin ön, ara veya son aşamasında ihtiyaç duyulan yıkama temizleme, boyama ve kaplama olarak tekil veya kombinasyon olarak uygulanan yüzey işlemler otomotiv, beyaz eşya, elektronik, armatür, inşaat, savunma, makina gibi neredeyse tüm ana veya yan sanayinin çok kritik pek çoğunda en önemli girdiyi oluşturmaktadır. Ayrıca uzay, havacılık haberleşme, tıp, gıda gibi alanlarda da gelişen teknoloji paralelinde yüzey ile ilgili oluşan ihtiyaçları karşılamaya yönelik çözümler üretmesi beklenmektedir.
Yüzey işlemler sektörü bu önemli anahtar rol ve yüksek potansiyeline rağmen ülkemizde 45-50 yıldır dernekleşememiş; kendini geliştirememekten öte stratejik girdi sağladığı tüm sektörlerinde gelişmesinde kilit rolünü yerine getirememiştir.
TÜYİDER, ön işlemler olarak nitelediğimiz kumlama, yıkama ve temizleme işlemlerinden boyama ve kaplama ana işlemlerine pasivasyon, laklama, polisaj, kürleme, kurutma gibi son işlemlere; tüm bu işlemlerden oluşan sıvı veya gaz her türlü atıkların arıtılması ve geri kazanılması; başta su olmak üzere metal, kimyasal tüm sarf malzemeleri ve kaynaklarının verimli kullanımında rol sahibi üreticisinden tedarikçisine tüm yüzey işlem firmalarını ve ana faaliyet konusu olmasa da bünyesinde yüzey işlem bulunan diğer tüm ana ve yan sanayi işletmelerini kapsamaktadır.
Temel amacımız, bilimsel kurum ve kuruluşların; üniversitenin sanayi ile iş birliği kurmak, çeşitli etkinlik ve organizasyonlarla etkin bir şekilde bir araya getirmek; sektörel potansiyelleri olabildiğince en üst düzeyde açığa çıkarmaktır.
Bu amaç doğrultusunda hocasından, öğrencisine tüm akademisyenlerini kapsayan, kucaklayan bütüncül yaklaşım ile; devasa tüm yüzey işlem sektörünün tüm oyuncularını bir araya getirme iradesi ile kurulduk.
Çıkış noktamız yıllarca sektörlerimizin içinde bulunduğu geç kalınmış ve üstelik kanıksanmış günümüze ve geleceğimize ilişkin aşılması çok da zor olmayan kritik engel ve sorunlarımızın farkındalığıdır.
Sektörlerimizin temel sorunlarını çözmek, iletişim ve iş birliğini artırmak suretiyle içsel; kamu ve üniversite gibi çevresel potansiyellerini açığa çıkarmak, geleceğe yönelik strateji ve hedefler koymak, sinerji oluşturmak ve bu surette sektörel gelişimi sağlamak istiyoruz.
Bunun için dünyamızın, ülkemizin, sektörlerimizin ve dolayısıyla üyelerimizin çıkarlarını gözeterek daha kapsayıcı, katılımcı yaklaşım ile yurtiçi ve yurtdışında tüm sektörlerimizi ilgilendiren konu ve faaliyetlerde proje, iş, iş birliği, erişim, dayanışma, destek, temsil, taraf, mihmandarlık, buluşma, buluşturma gibi üzerimize aldığımız işlevleri bağımsız, şeffaf, eşit, ortak akıl ile izleyecek, yönetecek ve yönlendireceğiz.
Kuruluş amaçlarımızdan en önemlisi olan üniversite sanayi iş birliğini kurma çerçevesinde aşağıdaki hususları sektörümle bir şekilde ilgili tüm okurlara aktarmak istiyorum.
Bilim ve aklın olmadığı yerde gerçek ve kalıcı başarı olmayacağının; kaynağının da üniversite ve bilim insanlarımız olduğunun farkında ve bilincinde olduğumuzu öncelikle belirtmek istiyoruz.
TÜYİDER alt organı Yüzey Bilim Danışma Kurulu’nun kuruluş sürecini başlatmış bulunuyoruz.
Yüzey Bilim Danışma Kurulu’nun; üniversite ve sanayi için öngördüğümüz birkaç temel fonksiyonunu şöyle sıralayabiliriz. Yüzey Bilim Danışma Kurulumuz faaliyet ve organizasyonları ile katalizör rolü oynayarak akademik kurum ve çalışanlarının ortak buluşma ve paylaşım platformu olacak; içsel dinamizm ve iletişimlerini artıracaktır.
Yüzey Bilim Danışma Kurulu üzerinden kuruluş çalışmalarına başladığımız TÜYİDER AKADEMİ üniversite sanayi iş birliği kapsamında akademik alanda yapılan yenilik çalışmalarını uygulamaya; Sanayi’de ihtiyaç duyulan iyileştirme taleplerini de akademik çevreye taşıyacak; Sanayide üretimde artan kalite talepleri ve yüksek teknoloji kullanımında teknik danışma ve araştırma merkezi olacaktır.
TÜYİDER AKADEMİ bünyesinde yer alacak kütüphane ve dokümantasyon merkezi ile üniversite ve sanayiye önemli hizmetler sağlayacaktır.
Üniversitelerimizin ilgili bölümlerinde eğitim gören öğrencilerimiz hem staj yapma hem de sonrasında iş bulma konusunda TÜYİDER AKADEMİ üzerinden derneğimizden yardım alabileceklerdir.
Sektörü ilgilendiren yeniliklerin paylaşılacağı, konuların bilimsel düzeyde ele alınacağı ulusal ve uluslararası düzeyde Yüzey İşlemler Sempozyumu her iki yılda bir farklı üniversitemizde geleneksel olarak düzenlenecektir.
Farklı disiplinlerden akademisyenlerimizin teknik makale ve yazılarının yer alacağı, yakında yayına başlayacak sektörel dergimizin yayın kurulu, ağırlıklı olarak TÜYİDER AKADEMİ üyelerinden oluşacaktır.
SUBCONTURKEY: 2020 yılında TÜYİDER neler yaptı? Hangi konulara ağırlık verdiniz? Farkındalık yaratmak istediğiniz konular oldu mu?
İbrahim Doğangün: Sektör bülteni, dergi ve Bilim Kurulu gibi yapılanma çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam etmektedir. Sakarya Üniversitesi ile imzaladığımız İTÜ, Yeditepe, Süleyman Demirel gibi üniversitelerle, kongre ve seminerleri, yurt dışı ziyaretleri kapsayan yurt içi ve dışı fuar iş birliği protokolleri çalışmalarımız söz konusudur.
Her yönüyle devasa boyutları olan sektörü bir araya getirmenin, potansiyelleri ortaya çıkarmanın, yönetme ve yönlendirmenin ciddi bir yapılanma ve organizasyon gerektireceği aşikardır. Bu yönde de doğru temeller oluşturmak adına özenli ve planlı çalışmalarımız sürdürülmektedir.
Ayrıca Avrupa orjinli kaynaklarla desteklenen kalkınma ajansı, TÜBİTAK, KOSGEB gibi kurumlar üzerinden kamu, üniversite ve reel sektörün taraf olacağı projeler üzerinde fiilen çalışılmaktadır.
Akademisyenlerinden sanayicilerine sektörümüzün tüm üyeleri olarak; ülkemize, ortak geleceğimize ve aynı zamanda tarih de pek çok kez tekerrür ettiği üzere bize bakan uzak yakın tüm coğrafyalara erişeceğimizi ışık olabileceğimizi de göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.
Yönetim anlayışı ve yaklaşımı olarak başta liyakat, iyi niyet olmak üzere açıklık ve doğru iletişim temelinde ben değil biz düşüncesini özümsemeye ve kalıcı kılmaya; kurumsal anlayış ve disiplin ile tüm tarafları aktive ederek iş bölümü yapmaya, geleceğimiz olan gençleri aramıza katmaya ve bu yönlerde farkındalık oluşturmaya gayret ediyoruz. Bilim ve aklın olmadığı yerde gerçek ve kalıcı başarının olamayacağının; kaynağının da üniversite ve bilim insanlarımız olduğunun farkında ve bilincinde olduğumuzu ayrıca ve özellikle belirtmek istiyoruz.
Üniversite-sanayi ile iş birliği kurmak, sektörel potansiyelleri en üst düzeyde açığa çıkarmak üzere bünyesinde hem fiziki hem de elektronik ortamda Kütüphane ve Dokümantasyon Merkezi’nin olacağı TÜYİDER Yüzey Akademisi kurulması kurulumuzun öncelikli planıdır. Akademi üniversite sanayi iş birliği kapsamında akademik alanda yapılan yenilik çalışmalarını uygulamaya; Sanayi’de ihtiyaç duyulan iyileştirme taleplerini de akademik çevreye taşıyacak; üretimde artan kalite talepleri ve yüksek teknoloji kullanımında teknik danışma ve araştırma merkezi olacaktır. Akademik öğrencilerimiz staj ve iş bulma konusunda destek verilecektir.
Ulusal ve uluslararası düzeyde ve her iki yılda bir Yüzey İşlemler Sempozyumu yapılacaktır. Çeşitli projeler ve dergi, eğitim vb. faaliyetler için “TÜYİDER İktisadi İşletmesi’ni” kurduk. Geçici Yönetim Kurulu’muzun özverili çabalarıyla iyi bir noktadayız. Ancak yine de sektörün dernekten beklediği çalışmalar için sektör içinden veya sektörün hizmet verdiği yüzey işlem ile ilgili bünyesinde üretim vb. faaliyeti bulunan ana ve yan sanayi sektörlerinden kilit bir istihdam ile dernek yönetimini profesyonelleştirme çalışmalarımız devam etmektedir. Sektörel temel sorunları çözmek, iletişim ve iş birliğini artırmak; içsel ve kamu, üniversite gibi çevresel potansiyelleri açığa çıkarmak, geleceğe yönelik strateji ve hedefler koymak, sinerji yaratmak ve bu surette sektörel gelişimi sağlamak istiyor ve o yolda kararlılıkla ilerliyoruz.
SUBCONTURKEY: 2021 yılı öngörüleriniz nelerdir? Hangi konulara öncelik vereceksiniz?
İbrahim Doğangün: Ana başlıklar olarak,
Doğru çözümleri belirlemek ve uygulamak,
Siyasi, bölgesel ve konjonktürel risk ve fırsatları belirlemek,
Geleceğe yönelik stratejiler, hedefler ortaya koymak,
Kamu, Üniversite / Sektör iletişimini ve işbirliğini kurmak,
Sektörel gelişimi sağlamak olarak sıralayabiliriz.
SUBCONTURKEY: Sektörünüzde yaşanan sıkıntılar nelerdir? Bu sorunlara karşı çözüm önerileriniz var mı?
İbrahim Doğangün: Sektörün iletişimi, iş birliği, dayanışması ve motivasyonu çok eksik. Olmayan, işlemeyen süreçler ve sonucunda stresli ve verimsiz, tüketen çalışma ortamlarımız söz konusu. Mesleki eğitimi olmayan, yetkin olmayan çalışanlar, iletişimsizlik sonucu çatışmalar, birbiriyle anlaşamayan firmalar ve sonuçta haksız rekabet paylaşım, işbirliği ve güç birliği maalesef yok gibi.
Demode eski teknolojili işler dolayısıyla boşa giden enerji, para zaman, artan müşteri (OEM, Tier1-2) şikayetleri, azalan sektör, firma ve insan performansları ve en önemlisi önlememiz gereken çevre kirliliği gibi pek çok sorunlarla karşı karşıya olduğumuzun farkındayız. Bunlar da verimsiz ve sağlıksız çalışma ortamı, sektör içi çatışma ve sorunları, düşük satış, düşük karlılık, müşteri kaybı, daha fazla personel kaybı ve saydıklarımın temelinde yatan etik değerlerin erozyona uğraması ve sonucunda haksız rekabet gibi kısır döngü ve kayıplara neden olmaktadır.
Örgütlenmesini sağlayamamış sektörlerin hepsinde olduğu gibi boyama ve kaplama faaliyetlerini kapsayan yüzey işlem sektörünün genelinde yer alan şirketlerin çoğu yapılanmalarını yeterli seviyelere getirememiş oluşları nedeniyle çoğunlukla şirket ortakları tarafından yönetilmektedir. Genel olarak yapılanmasını tam yapamamış endüstrilerde yatırım yapmanın sanayici olmanın zorlukları malum.
Yatırımın ağır yükünü hafifletmek isteyen ve bu nedenle ticari etik kuralları zorlama potansiyeline sahip müşterilerin ortamda sektörün oyuncusu olmak için çok sermaye gerekmiyorsa; müşteri ile muhatap olan çalışan eğer kapasitesi varsa, kısa zamanda ayrılıp kendine aynı iş kolunda yeni bir şirket kurmaktadır. Bu şekilde her yeni şirket kendi türevlerini doğurmakta ve bu şekilde günden güne şirketler çoğalmaktadır.
Şirketlerinden ayrılarak kendi işlerini kuranlar yeni şirketlerin yetiştirdikleri elemanlar da aynı şekilde ayrılıp kendi şirketlerini kuruyor ve kısır döngü bu şekilde devam ediyor. Sonuç olarak yanlış ücret politikaları nedeniyle kaçan personel rakip duruma gelmiş, hizmet arzı arttığı için piyasadaki karlılık düşmüş, müşterilerin egosu ise bir hayli yükselmiştir.
Anadolu’da anlaşamayan mirasyedi çocukların elinde bölündükçe işlenemeyip tüketilen atıl bırakılan topraklar gibi iş birliği yapmayan, birbirini desteklemeyen, müşterilerin kolaylıkla manipüle edebildiği, birlikte hareket etmeyip yeni pazarlar bulamayan sektör şirketleri de güdük kalmaya mahkum olmakta, olmakla kalmayıp tüm sektörü de aşağıya çekmektedirler. Bazen sebep kısa yoldan zengin olmak olsa da bu şekilde ayrılıp kendi şirketini kuranlar bu işten elbette tek başlarına sorumlu tutulamaz.
Devletin yönetme yönlendirme kapsamında adalet dahil düzenleyici ve kontrol edici sistemlerin olmaması, olanlarının da gereken seviyede ve hızda çalışamıyor olması yanı sıra sektördeki uzmanlaşmış, nitelikli personeli, mevcut sistem içerisinde teşvik edemeyen ve maddi olarak tatmin edemeyen mevcut şirketlerin ücret politikalarının bunun başlıca nedenini oluşturduğunu iyi görmeniz gerekmektedir.
SUBCONTURKEY: Devletten beklentileriniz var mı?
İbrahim Doğangün: Devletimize inanmak güvenmek desteklemek, sektörümüzü ilgilendiren yanlış uygulamalarına çözümler üreterek itiraz etmek zorundayız.
Önümüzde yığınla problem olduğu çok açık. Konuşmamız diyalog kurmamız lâzım. Bütün bu hayat ritmine ve bu çokluğa uygun, yeni bir ortak hayat inşa edebilmenin yolu, yordamı, yöntemleri siyasetten geçiyor. Gerçekten siyasî alanı genişleterek herkesin kendi ihtiyaç ve talepleri etrafında örgütlenebilmesine imkân tanıyan, o örgütlenmeler üzerinden, herkesin, birbirinin ihtiyaç ve taleplerini konuşabildiği bir siyasî zemini oluşturarak başlayabiliriz.
Türkiye için olduğu gibi sektörümüzün hikâyenin başlangıç noktası burası olacaktır. Kuşkusuz bugünün gerçekliğinde o noktaya gelmek çok kolay olmayacaktır. Siyasî, sosyal, akademik entelektüel kapasitesi olan tüm aktif insanların daha üst bakışla ve serinkanlı şekilde sorunları tespit edip çözümleri konuşmamız lâzım.
Döviz yükseliyor diye bu ortamdan, kendi kârını, kendi çıkarını düşünmek, hatta başka türlü manipülasyonlara dahil olmak gibi seyirci kalmak da ayıptır. Bu ayıbı işlemeden, bu ülkenin geleceğine, bu toprakların insanına güvenmemiz gerekmektedir. Ve ortak kader, ortak gelecek için ne yapmamız gerektiğini, daha serinkanlı bir yerden yeniden düşünmemiz lâzımdır.
Elbet şikâyet edecek çok şey var ama artık şikâyet etmek istemiyoruz zira çözüm noktasında olan tüm oyuncular olarak hep beraber çözüm üretme noktasındayız.
Şikayetleri dile getirmemizin nedeni hareket noktamızı anlatmak, tüm sektör üyelerini ve ilgili akademisyenleri bu yolda bizlere katılmaya; ayrıca kamu veya özel ilgili tüm kurum yetkililerini hareketimize destek vermeye davet etmek içindir.
SUBCONTURKEY: Üyelerinize ve okuyucularımıza vermek istediğiniz mesajlar var mı?
İbrahim Doğangün: Tarihte olduğu gibi günümüzde de hafızasını iyi kullanmayan, gördüklerinden yeterince ders çıkarmayan, durumdan fırsat çıkarma güdüsü ile bireysel geçici çıkarlarını toplumun çıkarlarının, esasında sonuçta kendi çıkarlarının ve aklının önüne koyan toplumlar kısır döngüler içerisinde kalmaya mahkûm olmaktadırlar.
Çok zengin bir kültürel çeşitlilik ve tarihi bir mirasa sahip, yüksek stratejik konum avantajlarına sahip zeki bir toplum olarak kolaylıkla erişebileceğimiz seviyeler çok yüksektir. Ekseri çoğunluğumuzun farkında olduğu; sosyal ya da endüstriyel hayatın hangi alanında olursa olsun genel ve yaygın olarak potansiyellerimizi değerlendiremediğimiz, bazı konularda kendi kendimizi tükettiğimiz, inancımızı yitirdiğimiz; şikâyet ettiğimiz ama elimizden bir şeyin gelmediği; neredeyse hiçbir şey yapamadığımız bir noktadayız.
Bu durum kendi kendini yönetemeyen bireyden başlayarak, aileye, apartman site gibi ortak alanlara, şirketlere, OSB, Birlik, Oda, Dernekler gibi üst çatı sivil toplum örgütlerine, Üniversitelere, Belediyelere aklınıza gelebilecek her kurum ve oluşuma, yani tepeden tırnağa böyle maalesef.
Kendi kendimizi tükettiğimizi hatırlamak için geliştirmek yerine kapattığımız imaretleri, vakıfları, esnaf loncalarını, Sümerbank gibi örnek işletmeleri, kooperatifleri, köy enstitülerini, bugün çok ihtiyaç duyulan Hıfzıssıhha Enstitüsü gibi kuruluşlarımızı ve bir şey üretmeyen çatal kaşık derneklerimizi düşünebiliriz.
Kendimizi kıyaslamak adına 1940-1950’lerde bizden daha kötü şartlara sahip olan ülkeleri Almanya, Kore ve Japonya’yı düşünebiliriz.
Potansiyelimizi hatırlatmak adına 1919 da insanının belki öfkeyle belki çaresizlikle “düşman aha şu sınırıma gelmedikten sonra kılım kıpırdamaz” dediği 5-10 milyon nüfuslu ülkenin Kurtuluş Savaşını ve sonrasında tüm imkansızlıklara ve her türlü iç dış olumsuz etkilere rağmen yaptığı uçak, tank fabrikalarını, demir yollarını, benzinin konulmayan milli otomobilini, Vagon fabrikalarını MKE gibi kurumlarını hatırlamalı ve genç kuşaklarımıza öğretmeliyiz.
Elbet şikâyet edecek çok şey var ama artık şikâyet etmek istemiyoruz zira çözüm noktasında olan tüm oyuncular olarak hep beraber çözüm üretme noktasındayız.
Şikayetleri dile getirmemizin nedeni hareket noktamızı anlatmak, tüm sektör üyelerini ve ilgili akademisyenleri bu yolda bizlere katılmaya; ayrıca kamu veya özel ilgili tüm kurum yetkililerini hareketimize destek vermeye davet etmek içindir.
Harekete geçmeyi zorunlu kılan olağanüstü zor koşullarda en yapılması gereken şeyi; Krizin bize sağladığı durup düşünmemize imkân veren es’i iyi değerlendirmek durumundayız.
Uzaktan da olsa teknolojinin bize sunduğu olanaklarla geleceğimiz gençlerimizi de aramıza katarak; ben değil biz ve paylaştıkça çoğalır anlayışı ile derneğimizin oluşturduğu bu platformda bir araya gelmeliyiz.
Ortak akılla ortak stratejiler oluşturmuş, planlar yapmış, düşünce olarak hazırlanmış olarak elbet bitecek olan bu krizden güçlenmiş şekilde çıkabilmek adına.
Samimi ve tüm içtenliğimizle ve açıkça söylüyorum. Geçici yönetim kurulu olarak bir kısmımız savaşı ve savaşın getirdiği yoklukları yaşamış, Marshall yardımları ile gelmiş süt tozları ile beslenmiş bir neslin çocukları olarak 12 Eylül 1980 darbesini, Tansu Çiller dönemi 1994 krizini, 1999 Marmara Depremi'ni, Anayasa kitapçığının fırlatıldığı 2001 krizini, dış kaynaklı kısmen teğet geçen 2008 krizini ve sonrası ardı ardına yaşanan hepinizin hatırlayacağı uçak krizi, Irak Müdahalesi ve teskere krizi, Suriye ve Göç Krizi, Rahip Branson gibi artık kanıksadığımız çoğu 60 kuşağı bir kısmı X kuşağı olan derneği kurmaya karar verdiğimiz dönemde ve şimdide halen çarkı çevirme gayretinde olan bir bakıma en hafif ifadeyle talihsiz sanayicileriz.
Geniş düşünebiliyor olmasak idik…Kısaca hatırlatmaya çalıştığımız anılardan, yaşanmışlıklardan yeterince ders çıkaramamış olsa idik, hat safhaya gelmiş ve gereken tedbirleri almadıkça daha kötülerine maruz kalacağımızın bilincine sahip olmamış olsa idik, gemimizi kurtarmamızın artık tek başına yeterli olmayabileceğinin farkına varamamış olsa idik bu dernek konusuyla uğraşmak isteyecek son kişilerdik belki de.