Türkiye Avrupa’nın İkinci Büyük Plastik Üreticisi
PLASFED Türkiye Plastik Sektörü Raporu 2013’ü yayınladı. Raporda, Türkiye’nin 2013 yılı plastik üretiminin 8,1 milyon tona, üretim değeri 34,3 milyar Dolara ulaştı. Sektörün ihracat artışı ve mamul bazında dış ticaret fazlası da sürdü. Plastik sektörünün katma değeri ise 14 milyar TL olarak gerçekleşti.
Türk plastik sektörü, AB ülkeleri içinde, Almanya’dan sonra 2’nci sırada, dünyada ise % 2,8 payla 7.nci sırada yer almaktadır. Diğer taraftan, Türk plastik sektörünün 19,5 milyar dolarlık dış ticaret hacmi dünya plastik dış ticaret hacmi içindeki payı % 2 düzeyindedir. Türkiye plastik sektörü küresel plastik mamul ihracatından % 1, ithalatından % 1,3 pay alırken hammadde ithalatından % 3,4 ihracatından da % 0,7 pay almaktadır
Türkiye, 8,1 milyon ton plastik üretimiyle AB ülkeleri içinde Almanya’dan sonra 2’nci sırada yer almasına karşılık, ihracatta, kendisinden çok daha düşük üretim yapan ülkelerin çok altındadır. Nitekim Almanya 15,3 milyon ton üretimi ile 27 milyar dolarlık, İtalya 8 milyon ton üretimi ile 10 milyar dolarlık plastik mamul ihraç ederken Türkiye 8,1 milyon ton üretimi ile 2012 yılında ancak 3,3 milyar dolarlık doğrudan ihracat yapabilmiştir. Diğer taraftan Belçika, Fransa ve Hollanda Türkiye’nin çok altında üretim yaptıkları halde 5 ile 6,2 milyar dolarlık plastik mamul ihracatı yapabilmektedirler.
Almanya 2012 yılında ürettiği her kg plastik mamule karşılık 1,8 dolar İtalya 1,2 dolar plastik mamul ihracat yapabilirken Türkiye aynı yıl ürettiği her kg plastik mamul karşılığında sadece 46 cent ihracat yapabilmiştir. Bu durum, Türk plastik sektörünün yeterince katma değer sağlamayan mamullerin üretim ve ihracatına yoğunlaştığını göstermektedir. Türk plastik sektöründe, TOBB kayıtlarına göre çoğu küçük ve orta ölçekli firmalar olmak üzere 14.000 civarında fi rma faaliyet göstermekte olup, % 99’ u KOBİ düzeyindedir. Son yıllarda ISO sıralamasında ilk 1000 firma içine giren büyük firmaların toplam üretim ve ihracattaki payları gerilerken, KOBİ firmalarının payları artış göstermektedir.
Türk plastik sektörü 2013 yılında 8,1 milyon ton ve 34 milyar dolarlık üretim değeri ile ekonomiye 14 milyar dolar katma değer sağlamış ve AB’de Almanya’dan sonra ikinci büyük proses kapasitesine erişmiştir. Sektör 250.000 kişilik istihdam sağlamaktadır. Sektörde 252 fi rmanın yabancı sermaye ortaklığı mevcuttur. Plastik sektöründe teknoloji kullanımındaki artışa paralel olarak ihracat yapan ve dünya pazarlarında rekabet eden firma sayısı da giderek artmaktadır. 2013 yılında Kimya Sektörü toplam ihracatı içinde % 30 pay alan plastik sektörü 150’yi aşan ihracat pazarı ile 5,6 milyar dolarlık direk mamul ve hammadde ihracat gerçekleştirirken, ihracatçı sektörler kanalı ile de en az 6 milyar doların üzerinde dolaylı ihracat yapmakta ve ülke ekonomisine 11 milyar dolar civarında döviz geliri sağlamaktadır.
2013 yılında 2012 yılına kıyasla plastik mamullerde; üretim ton bazında % 13 değer bazında % 17 artmış, ithalat ton bazında % 9 değer bazında % 13 artmış, ihracat ton bazında % 10 değer bazında da % 13 artmış, dolaylı İhracata giden dahil olmak üzere yurtiçi tüketim ton bazında % 14 değer bazında da % 17 artış göstermiştir. Dış ticaret fazlası ton bazında % 11 değer bazında % 15 artarken, yerli üretimin ton bazında % 19’u, değer bazında % 13’ü ihraç edilmiş ve dolaylı ihracata giden dahil olmak üzere toplam yurtiçi tüketimin ton bazında % 7’si değer bazında % 9’u ithalatla karşılanmıştır. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise ton bazında % 282 değer bazında da % 158 olarak gerçekleşmiştir.
Plastik sektörü, hızlı büyümesine paralel olarak 2003 – 2013 yılları arasında toplam 6,4 milyar dolarlık makine ve teçhizat yatırımı yapmış olup bunun % 80’ini ithal makinalarla karşılamıştır. Son 5 yılda sektörde, yılda ortalama 750 milyon dolarlık makine ve teçhizat yatırımı yapılmıştır. Türk plastik sektörünün plastik hammadde de ithalat bağımlılığı (toplam plastik hammadde arzının içinde ithalatın oranı ) 2013 yılında % 88 olarak gerçekleşmiştir.
Sektörün ekonomiye ve ihracatçı sektörlere bu düzeyde katkı vermesine karşılık, plastik sektör, yatırımları teşviklerden yeterince yararlanamamaktadır. Teşvikten yeterince yararlanamayan plastik sektörü yeni teşvik sisteminin katkılarıyla dış ticaret açığına pozitif katkı üretebilme şansını yitirmekte ve kronikleşmiş dış ticaret açığı oluşturan sektörler içine doğru itilmektedir.
Sektörün, 2023 ihracat vizyonu, kimya sektörü için hedef alınan 50 Milyar dolarlık ihracat hedefinin en az 17 milyar dolarını gerçekleştirmektir. Bu düzeyde bir ihracatın gerçekleştirilmesi için sektörün büyümesine paralel olarak artan sorunlarının çözümünün dışında, yatırım teşviklerinden de azami ölçüde yararlanması gerekmektedir. Cari açık, Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biri olmaya devam etmekte olup, makro fi nansal istikrarın korunması için cari açığın kontrol edilebilir seviyelerde tutulması gerekmektedir. Diğer taraftan, küresel ekonomideki zayıf büyüme, AB’deki durgunluk Ortadoğu’da yaşanan jeopolitik gerginlikler ve yüksek seyreden petrol fiyatları cari açığı olması gerekenden daha yüksek bir seviyeye çıkmasına neden olmaktadır. Cari açığın milli gelire oranının 2014 yılında yüzde 6,4’e inmesi planlanmaktadır.
Global ortamın çok kaotik olduğu bir ortamda Dünya ve Türkiye ekonomisinin ve sektörlerin 2014 yılı tahminlerini yapmak son derece zor görülmektedir. Türkiye’nin Orta Vadeli Programı ile IMF’in tahminleri kıyaslandığında, IMF’in 2014 için daha kötümser bir tahmin sergilediği görülmektedir.
Orta Vadeli Programa göre ; Türkiye’nin GSMH büyümesi 2013 yılında % 3,6 olarak verilmiş ise de bunun % 3,5 civarında gerçekleşme olasılığı yüksektir. 2014 yılında % 4 büyüme hızı hedefl enmiş olmasına rağmen, politik ve ekonomik riskler, büyümenin daha alt seviyelerde gerçekleşeceğini göstermektedir.
Orta Vadeli Programda hedefl enen ekonomik büyüklüklerin, bu günkü politik ve ekonomik riskler dikkate alındığında gerçekleşme olasılığı çok düşük olup, bu aşamada sadece temenni olarak düşünülmelidir. Nitekim Orta Vadeli Programda baz alınan dolar kuru 2013 sonu için 1,89 TL, 2014 için de 1,98 TL dir. Ancak, 31 Aralık 2013 tarihinde dolar değeri 2,1580 TL Euro değeri de 2,9743 olarak gerçekleşmiş ve TL 1 yılı içinde dolar karşısında % 20,6, Euro karşısında da % 25,7 değer kaybetmiştir. Bu durum 2014 için tüm program hedefl erini değiştirmiş bulunmaktadır.
2014 yılında global ekonomide büyümenin hızlanması, gelişmekte olan ekonomilerde büyümenin zorlu geçen 2013’ün ardından 2014’te yüzde 5’e yakın olacağı, ancak Türkiye’nin de aralarında olduğu bazı gelişmekte olan ülkelerde kırılganlığın süreceği tahmin edilmektedir. Endonezya, Brezilya, Türkiye, Hindistan, Güney Afrika, Macaristan, Ukrayna ve Venezuela’nın; yüksek dış açıkları ve bütçe açıkları, yavaş büyüme ve siyasi gerilimler nedeniyle kırılgan olmayı sürdürmeleri beklenmektedir. 2013 yılında % 2,9 seviyesinde gerçekleşen global ekonomik büyümenin 2014 yılında gelişmiş ekonomilerde toparlanmanın desteği ile hızlanacağı, 2013 yılında gelişmiş ekonomilerde % 1 civarında olan büyümenin, 2014 yılında genişlemeci para politikalarının sürdürülmesi ile % 1.9 civarına yükselmesi tahmin edilmektedir. Gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 4,.8 civarında olan büyümenin ise % 5.0 civarına toparlanması beklenmektedir.
Türkiye, 2014 yılında kırılganlık riski taşıyan ekonomilerin başında gelmektedir. Bunun temel gerekçesi; büyük cari açık, yavaşlayan büyüme oranı ve seçimlere bağlı siyasi gerilimler olarak görülmektedir. Cari açık, IMF ve hükümet tarafından en büyük risk olarak görülmektedir. Çünkü açık arttığında ekonomik büyümenin yavaşlatılması zorunlu olmaktadır. Aslında cari açığın büyüklüğü tasarruf zafi yetinden ve aşırı harcamadan kaynaklanmaktadır. Döviz kurunu TL aleyhine değiştirerek ihracatın arttırılması hedefl enmekle birlikte, global pazarlardaki durgunluk ortamında bunun nasıl olabileceği soru işareti olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle öncelikle tasarrufun arttırılması bunun için de enerji tasarrufu sağlanması ve lüks tüketimin kısılması gerekmektedir. 2014 yılında yüksek cari açık, enflasyon, büyüme hızındaki yavaşlama, artan finansman ihtiyacı ve sıcak para çıkışı; Türkiye ekonomisinin 2014’e devreden riskleri arasında görülmektedir. TL’de daha fazla değer kaybı, TL cinsi faizlerde daha fazla yükseliş ve ekonomik aktivitede çok belirgin yavaşlamaya neden olacaktır. Türkiye’nin daha önceki krizleri daha çok mali kesimde idi. Şimdi ise potansiyel sorun şirketler kesiminde olacaktır. 2007 sonrası fazlasıyla borçlanan finans dışı şirketler kesiminin, mevcut borç stokunu ve açık pozisyonlarını nasıl yöneteceği önemli bir sorun olarak görülmektedir.
Tüm bu gelişmelerin 2014 yılında ekonomiye muhtemel olumsuz etkileri şu şekilde özetlenebilir ;
• Ekonomi ve sektörlerin büyüme oranlarında düşme,
• İşsizlik oranında artış,
• İşletmelerin kur farkından doğan açıklarını kapatmak için başta personel harcamalarından kaçınmaları bunun için işten çıkartma ve yeni istihdam sahalarının yaratılmaması olmak üzere üretim kapasitelerini düşürmeleri,
• İmalat sektöründe ham madde de dış kaynaklı alımlarda kısıtlamaya gidilmesi ve kaybedilen karın rizikosuz yükselen faiz gelirlerine yönelmesi.
• Faizlerdeki artışın kredilere yansıyarak ekonominin lokomotif sektörlerini (inşaat, otomotiv) olumsuz etkilemesi,
• Sıcak para çıkışının hızlanması .
PAGDER tarafından yapılan son araştırmaya göre ; Türkiye plastik sektöründe 6.499 üretici firma faaliyet göstermekte olup, firmaların başlıca alt sektörler bazında dağılımında inşaat malzemeleri % 23,1 ile önde gelmektedir. Ambalaj malzemeleri üretici sayısı % 22 ile onu takip ederken, ev gereçleri, makine, tekstil, elektrik – elektronik, otomotiv ve hammadde firmalarının toplam üreticiler içinden % 5 - % 10 arasında pay aldıkları görülmektedir.
Türkiye plastik sektöründe faaliyet gösteren firmaların % 91,3’ü 12 ilde bulunmaktadır. Diğer 57 il sayısal olarak sektördeki toplam firma sayısından % 8,7 pay almaktadır. Türkiye plastik sektöründe faaliyet gösteren üretici firmaların başlıca şehirler bazında dağılımında İstanbul % 62,1 payla ön sırada gelmektedir. Bursa ve İzmir, toplam firma sayısında payı % 5’in üzerinde olan şehirleri oluşturmaktadır. Ankara, Gaziantep, Konya ve Kocaeli toplam firma sayısından % 3 - % 4 arasında pay alan şehirler olarak gözlemlenmekte iken, Adana, Kayseri, Samsun, Mersin ve Denizli’nin payları % 1 – ile % 1,5 arasında değişmektedir. Plastik Sanayicileri Federasyonu - PLASFED üyesi 5 derneğin bulunduğu illerde toplam olarak 5.053 firma faaliyet göstermekte olup toplam plastik sektör firma sayısının % 78’ini oluşturmaktadır. Başka bir değişle PLASFED üyesi derneklerin potansiyel temsil güçleri sektörde faaliyet gösteren firmaların % 78’i düzeyindedir.
2012 yılında 7,2 milyon ton olarak gerçekleşen plastik mamul üretimi 2013 yılında miktar bazında % 13,5 artarak 2013 yılında 8,1 milyon tona çıkmıştır. 2013 yılı itibariyle plastik sektöründe 252 firmanın yabancı sermaye ortalığı mevcut olup bunların % 69’u Avrupa menşeilidir. Toplam yabancı sermayeli firmaların % 17,1 ini Almanya, % 9,9’unu İtalya, % 8,3’ünü Fransa ve % 7,5’unu Hollanda menşeli firmalar oluşturmaktadır. Plastik sektörünün 2003 yılında 288 milyon dolar olan makine teçhizat yatırımı 2011 yılında 885 milyon dolarla en üst düzeyine çıkmıştır. Sektörün toplam makine ve teçhizat yatırımı 2013 yılında 2012 yılına kıyasla % 7 azalarak 732 milyon dolara gerilemiştir. Plastik sektörü 2003 – 2013 yılları arasında toplam 6,4 milyar dolarlık makine ve teçhizat yatırımı yapmış olup bunun % 80’ini ithal makinalarla karşılamıştır.
Türkiye her yıl 100’ün üzerinde ülkeden plastik mamul ithalatı yapmaktadır. 2012 ve 2013 yıllarında 10 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın miktar bazında % 72’ini değer bazında da % 76’sını oluşturmuştur. Daha önceki yıllarda Almanya plastik mamul ithalatında önde gelirken 2013 yılında Çin’in öne çıktığı ve Almanya, İtalya ve Fransa’nın en çok ithalat yaptığımız ülkeler konumunu koruduğu görülmektedir. Türkiye’nin toplam plastik ihracatının hem miktar hem de değer bazında büyük kısmını plastik mamul ihracatı oluşturmaktadır. 2012 yılında 1,37 milyon ton olan plastik mamul ihracatı 2013 yılında miktar bazında % 10 artarak 1,51 milyon tona çıkmıştır.
2013 yılında plastik ihracatı ( mamul + hammadde ) 5,72 milyar dolar ile toplam ülke ihracatı içinde % 3,8 payla alt sektörler bazında 9.ncu sırada yer almış olu, toplam ülke ihracatı içindeki payını arttırmıştır. İMMİB ihracat kayıtlarına göre plastik ihracatı ( mamul + hammadde ) toplam kimya sektör ihracatı içinden 2012 yılında % 27 payla ikinci sırada iken 2013 yılında % 30 payla tekrar ilk sıraya çıkmıştır.
Türkiye, yaklaşık 200 ülkeye plastik mamulleri ihraç etmektedir. 2012 yılında 10 ülke, toplam ihracattan miktar bazında % 54, değer bazında da % 53 pay alırken 2013 yılında ilk 10 ülkenin toplam ihracattan miktar bazında % 54 değer bazında da % 51 pay aldıkları görülmektedir. Son iki yıldır, Irak, Rusya Fed. ve Almanya plastik mamul ihraç edilen ilk 3 ihraç pazarını oluşturmuştur. 2013 yılında Almanya Irak’tan sonra ikinci önemli pazarımız olmuştur. Plastik mamullerde birim ithal fiyatları 2000 yılından bu yana birim ihraç fiyatlarının daima üzerinde seyretmiştir. 2013 yılında plastik mamul ortalama ithal birim fiyatı 2012 yılına kıyasla % 3 artarak 5.423 dolar / ton olarak gerçekleşmiştir. Ortalama ihraç birim fiyatı ise 2012’e kıyasla % 2 düşmüş ve 2.951 dolar / ton olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılında ortalama ihraç birim fiyatı, ortalama ithal birim fiyatının % 56’sı düzeyindedir.
Türkiye’de doğrudan tüketici tarafından kullanılan kişi başına plastik mamul tüketimi 2007 yılında 58 Kg iken 2008 ve 2009 yıllarında 51 ve 50 Kg’a gerilemiştir. 2009 yılından itibaren artan kişi başına tüketimi 2012 yılı sonunda 67 Kg’a 2013 sonunda da 74 kg’a çıkmıştır. Bu düzeydeki kişi başına tüketim seviyesi, gelişmiş batı toplumlarının % 60’ı düzeyindedir. Bu durum, iç pazarın doyum noktasının çok altında olduğunu ve Türkiye’de plastik tüketimine yönelik potansiyel talebin çok büyük olduğunu göstermektedir.
PLASTİK MAMULLERDE GENEL ARZ VE TALEP DENGESİ :
2013 yılında 2012 yılına kıyasla plastik mamullerde ;
• Üretim ton bazında % 13 değer bazında % 17 artmış,
• İthalat ton bazında % 9 değer bazında % 13 artmış,
• İhracat ton bazında % 10 değer bazında da % 13 artmış,
• Dolaylı İhracata giden dahil olmak üzere yurtiçi tüketim ton bazında % 14 değer bazında da % 17 artış göstermiştir.
• Dış ticaret fazlası ton bazında % 11 değer bazında % 15 artmış,
• Yerli üretimin ton bazında % 19’u, değer bazında % 13’ü ihraç edilmiş,
• Dolaylı ihracata giden dahil olmak üzere toplam yurtiçi tüketimin ton bazında % 7’si değer bazında % 9’u ithalatla karşılanmış,
• İhracatın ithalatı karşılama oranı ise ton bazında % 282 değer bazında da % 158 olarak gerçekleşmiştir. Sektörün, 2023 ihracat vizyonu, kimya sektörü için hedef alınan 50 Milyar dolarlık ihracat hedefi nin en az 17 milyar dolarını gerçekleştirmektir.
Bu düzeyde bir ihracatın gerçekleştirilmesi için sektörün büyümesine paralel olarak artan sorunlarının çözümünün dışında, yatırım teşviklerinden de azami ölçüde yararlanması gerekmektedir.
Bu amaçla ;
i. Plastik sektörü teknolojik ve AR - GE yatırımlarına ihtiyaç duyduğundan, teşvik olanakları artırılmalıdır.
ii. Plastik sektörünün dış ticaret verilerine bakılmaksızın stratejik yatırımlar içine dâhil edilmeli ve asgari yatırım tutarı 5 milyon ABD Doları olarak belirlenmelidir.
iii. Plastik mamul üretiminde lokal bazda faaliyet göstermenin daha rasyonel olması sebebiyle, plastik sektörü her bölgede en az bir ilde desteklenmelidir.
iv. Teşvik uygulamalarının en temel hedefl erinden biri bölgeler arası kalkınmışlık farkını azaltmak olduğuna göre, mevcut yatırımlarının alt bölgelere nakledilmesi de destek kapsamına alınmalıdır.
Haberin Kaynağı : PLASFED
30.06.2014