Türk Çelik Sektörü 197 Ülkeye İhracat Gerçekleştiriyor
Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Aslan, 200. sayımıza özel olarak çelik sektörünün 2020 yılını değerlendirdi.
Türk Çelik Sektörü 197 Ülkeye İhracat Gerçekleştiriyor
Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Aslan, 200. sayımıza özel olarak çelik sektörünün 2020 yılını değerlendirdi.
Dünyanın en büyük çelik ihracatçılarından biri olan Türkiye, başta Avrupa Birliği ve ABD'nin uyguladığı tüm kotalara ve korunma önlemlerine karşın 2019 yılını miktar bazında 21,2 milyon ton ihracatla tamamlamayı başarmıştı. Yaşanan tüm zorluklara karşın 2019 yılını önceki seneyle başa baş sonuçlandıran Türk Çelik sektörü, 2020 yılına da aynı azim ile başlamış ve miktar bazı ihracat için 2019 yılına yakın bir şekilde 20 milyon ton civarı ve değer bazı ihracat için ise 14 milyar dolar civarı hedef belirleyerek yola çıkmıştı.
Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) olarak biz de 2020 yılına maruz kaldığımız korumacılık önlemleri karşısında sektörümüzü savunmak, ihracat yelpazemizi genişleterek, pazar payımızın istenen seviyelerde olmadığı bölge ve ülkelere yönelik ihracatımızı artırıcı çalışmalarda bulunmak hedefleriyle faaliyetlerimize başlamıştık. Ancak Çin’de ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını dünya ekonomisinde olduğu gibi Türkiye ekonomisinde de durgunluk yarattı. Türk Çelik sektörü de bu durgunluklardan olumsuz yönde etkilense de uzun yıllardır edindiği bilgi, birikim ve deneyim ile ihracat hedeflerini pandemi ile birlikte değişen şartlara göre uyarladı.
2020 yılının ilk çeyreğini bir önceki yılın aynı dönemi ile kıyasladığımızda Türkiye’nin çelik üretiminde yüzde 10’luk bir artış olduğunu görmekteyiz. Ancak Nisan ayında pandeminin etkileriyle, çelik sektörü ile bağlantılı otomotiv ve beyaz eşya gibi sanayiler üretimlerine ara verdi. Bu durumun etkilerini ise çelik sektörü olarak Mayıs ayında görmeye başladık. Çelik sektörü siparişlerini genelde iki ya da üç ay öncesinden alır. Sipariş bazında üretimini ve ihracatını gerçekleştiren bir sektör olduğumuz için de Mart ve Nisan ayında halen sevk edebildiğimiz siparişler daha önceden alınmış siparişlerdi. Nisan ayı ile birlikte yaşanan durgunluk, Mayıs ayında da etkisini göstererek ihracat rakamlarımızı etkiledi. 2020 yılı ilk beş ayı istatistikleri, bir önceki yılın aynı aylarına göre miktar bazında yüzde 17,9 azalış ile 7,8 milyon ton ve değer bazındaki ihracat ise yüzde 23 azalış ile 4,8 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Covid-19 salgını nedeniyle çelik sektörü tedarik zinciri özelinde yeni bir döneme girdi. Bu süreçte eskisi gibi dünyanın her bölgesine ihracat gerçekleştirmek mümkün olmayacaktı. İç kaynaklarımıza daha fazla odaklanmamız gereken bir dönemdeydik ancak ihracatı da göz ardı edemezdik. Sektör için alternatif pazarlara yönelmek her zamankinden daha çok önem taşıyan bir hal aldı. Bu bağlamda çelik talebi artmakta olan Güneydoğu Asya, Batı Afrika ve Latin Amerika’yı radarımıza aldık.
Haziran ayında normalleşmenin etkileriyle hem üretimimiz hem ihracatımız tekrar ivme yakaladı. 2020 yılının ilk yarısında en fazla kayıp yaşanan pazarımız pandeminin etkisinin en fazla görüldüğü bölgelerden biri olan Avrupa Birliği oldu. AB, salgının etkisinin yanı sıra korunma önlemlerini gözden geçirmesi ile de Türkiye’den yapılan ithalatı elinden geldiğince engelleme yoluna gitti. Bu haksız engellemelerin önüne geçmek için Birlik olarak her zaman olduğu gibi mücadelemizi sürdürdük.
2020 yılının ilk altı ayında çelik ihracatımız bir önceki senenin aynı dönemine göre miktar bazında yüzde 10 azalarak 9,7 milyon tona düştü. Değer bazındaki ihracatımız ise yüzde 16,8 azalış ile 6,0 milyar dolar olarak gerçekleşti. İlgili dönemde Avrupa Birliği’ne olan ihracatımız yüzde 23 azalışla 3,1 milyon ton olarak gerçekleşti ve değerde ise yüzde 26,3 azalışla 2,1 milyar dolara karşılık geldi. Genele baktığımızda en fazla düşüş yaşadığımız ülke pandeminin etkisinin fazla olduğu bir Avrupa Birliği ülkesi olan İtalya oldu.
Haziran ayından sonra salgının yavaşlaması ile normalleşme safhasına geçilmesi çelik sektörünü de olumlu yönde etkiledi. Dünyayı derinden etkileyen bu virüs sebebiyle üretim çarkları bir günde eski hızında dönmeyecekti ancak adım attığımız yeni normalde sektör toparlanma sinyalleri verirken, 2020 yılı sonu için birinci yarıda yaşanılan kaybı, ikinci yarıda telafi etme şansını yakalayabileceğimizi öngördük.
Türk Çelik sektörü bugün gelinen noktada 30 yılı aşkın süredir edindiği deneyim ile 197 ülkeye ihracat gerçekleştirmektedir. Çelik ihracatçılarımız uzun yıllardır edindiği tecrübe ve deneyimle pazarlarını çeşitlendirebilme avantajına sahiptir. Bu kapsamda sektörümüz virüsün etkisinin biraz daha azaldığı Uzakdoğu’ya yöneldi. Aynı zamanda Güney Amerika ve Afrika’daki bazı pazarları da zorlamaya devam etti. Nitekim 2020 yılı Kasım ayı itibariyle on bir aylık periyodda, 2019 yılı aynı dönemine göre ihracatımız miktar bazında yüzde 5,1 azalış ile 18,4 milyon ton, değer bazında ise yüzde 11 azalış ile 11,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Rakamlardan görüleceği üzere 2020 yılının ilk beş aylık döneminde yaşanan yüksek oranlı düşüş trendini, Haziran-Kasım döneminde yaşanan miktar bazında yüzde 7,2’lik artış ile kıran Türk Çelik sektörü bu zorlu dönemde ülke ekonomisini desteklemeye devam etmiştir.
Pandemi döneminde birçok ülkenin salgın bahanesiyle iç pazarlarını kapatma yoluna gittiğini görmekteyiz. Bu hususta devletimizden beklentimiz Türk çeliğinin girişinin haksızca engellendiği pazarlardan gelen ithal çeliğin engellenmesi ve mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde gerekli önlemlerin alınmasıdır. Haksız rekabet giderildiği takdirde Türkiye, 30 senedir yapmış olduğu gibi serbest piyasa koşulları içerisinde, rakipleriyle rahatça rekabet edecek güce ve kapasiteye sahiptir.
2021 yılı için küresel olarak normalleşme beklentileri kapsamında ihracatımızın miktarda yüzde 10 artışla 23,3 milyon tona ulaşacağını, değerde ise yüzde 15 artışla 15,1 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşeceğini öngörüyoruz.
Bunların yanı sıra ihracat birim fiyatını yükseltecek yatırımların önem kazanacağı görüşündeyiz. Bu sebeple halihazırda Türkiye’de üretiminin yüksek olduğu ürünler yerine, dünya piyasalarında talep gören yüksek katma değerli alternatif ürünlere yönelik yatırım planlamaları yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu sayede hem dünya ihracat ortalama birim fiyat sıralamasında ilerlenebilir hem de ürün çeşitliliği daha dengeli artırılarak, belirli ürünleri hedefleyen uluslararası davalardan etkilenmemiz biraz olsun azaltılabilir diye düşünüyoruz.