Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye, 83 Yerli Yan Sanayi İle Çalışıyor
Üretimde 20. Yılını geçen yıl Ekim ayında bir törenle kutlayan Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye, 2014 yılında 131 bin adet otomobil üretti. Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye A.Ş. Genel Müdür ve CEO’su Orhan Özer, Türkiye’de toplam 83 yan sanayi firması ile çalıştıklarını belirterek, hacim olarak hem Verso, hem Corolla’nın yaklaşık yüzde 88 oranında yerli parça girdisi ile üretildiğini söyledi.
Türkiye’de üretimini yaptığınız modeller hangileridir? 2014 yılındaki üretim rakamlarınız nelerdir? Satışların iç pazar/ihracat oranı nedir? Üretim süreçleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Orhan Özer: Sakarya’daki fabrikamızda Corolla ve Verso modellerini üretiyoruz. 2014 yılında yaklaşık 131 bin adet otomobil ürettik. 2013 yılı ile kıyaslarsak, üretimimiz % 30 civarında arttı. Üretimimizin yüzde 86’sı oranında ihracat gerçekleştirerek, yaklaşık 2 milyar dolar civarında bir ihracat geliri elde ettik. Böylelikle, ihracata başladığımız 2002 yılından bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz toplam ihracatımız 21 milyar doları geçti. 2014 yılı, Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye olarak, plan ve beklentilerimize uygun bir şekilde sonuçlandı. 2015 yılında da mevcut durumun devam edeceğini öngörüyoruz.
Üretimde 20. yılımızı geçen yıl Ekim ayında bir törenle kutladık. Bu tören ile birlikte gerçekleştirdiğimiz basın toplantısında, üretim adetlerimiz ve yatırım tutarımızda artış kararını kamuoyu ile paylaşmıştık. Bu açıklamanın ardından aldığımız teşvikle, yatırım tutarımız 500 Milyon dolar daha yükselerek, 2.4 Milyar dolara erişecektir. Yakın bir gelecekte kapasitemiz iki katına çıkacak, yeni istihdam fırsatları oluşacaktır.
Üretim sürecinde kaç yan sanayiyle/tedarikçiyle çalışıyorsunuz? Bunların yerli ve yabancı olmak üzere sayıları nedir?
Orhan Özer: Montajda kullandığımız parçaları, 200 civarında yan sanayi firmamızdan tedarik ediyoruz, bu firmaların hemen hemen yarısını lokal firmalar oluşturmaktadır. Ayrıca Batı Avrupa’dan, Orta ve Doğu Avrupa’dan ve
İngiltere’den parça alıyoruz. Bunların dışında Japonya’dan tedarik ettiğimiz montaj parçalarımız da mevcuttur.
Türkiye’de ise toplam 83 yan sanayi ile çalışmaktayız. Hacim olarak hem Verso, hem Corolla yaklaşık yüzde 88 oranında yerli parça girdisi ile üretilmektedir. Yerlilik oranı ise yüzde 52- 53 civarındadır. Motor ve güç aktarma organlarını ithal ediyoruz. Çünkü Polonya’da iki adet, İngiltere’de bir adet olmak üzere Avrupa’da merkezi üç motor ve şanzıman fabrikamız var. Bunun dışında kalan parçaları ülkemizde üretmeye dönük yerlileştirme çalışmalarımız yoğun olarak devam etmektedir. Türkiye’deki yan sanayi tabanını çok iyi biliyor ve izliyoruz. Bu sayede Türkiye’nin kalite ve fiyat rekabetçiliğinden azami fayda sağlamaya çalışarak, yerli parça tedarikini mümkün olan en yüksek seviyede tutmaktayız. Her yeni projemizde yerlilik oranımızı arttırıyoruz.
ORHAN ÖZER
GENEL MÜDÜR VE CEO,
TOYOTA OTOMOTİV SANAYİ TÜRKİYE A.Ş.
Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye A.Ş.’nin Genel Müdür ve CEO’su Orhan Özer, 1957 yılında Bursa’da doğdu. Galatasaray Lisesi’nden sonra, Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Özel sektörde üstlendiği yöneticilik görevlerinin ardından 1995 yılında Toyota Türkiye’de Mali ve İdari İşler Genel Müdür Yardımcılığı görevine atandı ve 2002 yılına kadar bu görevi sürdürdü. 2002 yılında Brüksel’de bulunan Toyota’nın Avrupa Merkezine transfer olarak, 2008 Haziran ayına kadar Bilgi Sistemleri ve Mali İşler Bölümlerinden Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. 2008 Temmuz ayında Toyota Türkiye’ye dönerek, Kıdemli Genel Müdür Yardımcılığı görevini üstlendi. 1 Temmuz 2010 tarihinden bu yana Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye A.Ş. Genel Müdür ve CEO’su olarak görevini sürdürmektedir. Sn.Özer evli ve iki çocuk babasıdır.
Toyota’nın satın alma süreçlerinde yan sanayilerinden en büyük beklentisi nelerdir? Kriterleriniz nelerdir?
Orhan Özer: Toyota’nın satın alma süreçlerinde yan sanayilerden en büyük beklentisi, kalite ve maliyet rekabetçiliğidir. Satın alma yaptığımız yan sanayimizin küresel bazda en düşük maliyetli parçayı en yüksek kalite seviyesiyle üretmesini bekleriz. Bunun yanı sıra araç üretimi yapılan yere mümkün olduğu kadar yakın bir firmadan alım yapmak da, bir şart olmamakla beraber, lojistik maliyetlerini optimize etmek için tercih ettiğimiz bir durumdur.
Bunun dışında olmazsa olmazlar, iş güvenliği ve kalite faktörleridir. Biz, yan sanayilerimizle uzun süreli ve güvene dayalı bir ilişki kurmak isteriz. Üretim ve sonrası süreçlerde yan sanayilerimizden beklentimiz güvenli bir iş ortamının yaratılması ve bunun muhafaza edilmesidir. Toyota’nın kaliteden asla ödün vermeme anlayışından yola çıkarak, yan sanayilerimizin de bu prensibi içselleştirmiş ve hayata geçirmiş olmalarını bekleriz.
Her projenin başlangıcından itibaren, hatta seri üretim başladıktan sonra da yan sanayilerin kalite ve maliyetlerini sürekli iyileştirmeleri ve küresel rekabetçilik seviyesine ulaşmalarını bekler ve bu doğrultuda birlikte çalışırız.
Yerlileştirmeyi artırmak için yan sanayilerinize ne tür önerilerde bulunmak istersiniz? Yerli tedarikçilerin/ yan sanayicilerin uzun vadede ve küresel pazarda geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Orhan Özer: Yakın geçmişte, dünyada üretim doğuya doğru kaymaya başladı. Bu nedenle, Türkiye’den daha rekabetçi bölgeler riskine karşı şimdiden tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirlerin başında, Ar-Ge alanında daha çok yatırım yapılması gelmektedir. Yan sanayilerimiz parça ve kalıbın tasarımını, geliştirilmesini ve üretimini bağımsız olarak kendi başına yapabilir hale gelmeli ve gerekli adımları atmalıdırlar. Daha sonraki aşama ise yan sanayilerimizin belli parçalarda uzmanlaşması ve teknoloji üretir hale gelmeleri, bunun sonucu olarak da marka olmalarıdır.
Ar-Ge çalışmaları açısından otomotiv ana ve yan sanayi ülkemizde öncü durumdadır. Türkiye’deki 186 Ar-Ge merkezinin 57’si otomotiv şirketlerine aittir. Toplam Ar-Ge çalışanlarının %30’u otomotiv sektöründedir. İlave bazı destekleyici düzenlemelerle, yerli yan sanayimizin küresel pazarda geleceğinin çok daha olumlu olacağına ve yakın gelecekte dünya çapında marka çıkarılabileceğine inanıyorum.
Yan sanayilerinizle ortak yürüttüğünüz seminer ve eğitim çalışmaları oluyor mu?
Orhan Özer: Kalite ve maliyet iyileştirme aktiviteleri yan sanayilerimizle ortaklaşa yürütülmektedir. Bunun yanısıra kalite ve proses olarak güçlü durumda olan yan sanayilerimizde Toyota Üretim Sistemi kurma çalışmaları yapılmaktadır. Toyota ile iş hacmi yüksek olan tedarikçilerimizin üyesi olduğu ve birbirlerinin uygulamalarından ve tecrübelerinden bilgi sahibi olmalarını olanaklı kılan ‘’TEAM’’ adını verdiğimiz bir organizasyonumuz bulunmaktadır. Ek olarak problem çözme teknikleri gibi bazı temel Toyota kültürü eğitimleri de kendilerine verilmektedir.
Uzun vadede otomotiv sektöründe dengelerin değişimini nasıl öngörüyorsunuz? Sektörel anlamda Türkiye‘yi nasıl bir değişim bekliyor?
Orhan Özer: Son yıllarda dünyada ekonomik dengelerde büyük değişimler yaşandı ve yansımaları halen devam ediyor. Ekonomik değişimlerin yanı sıra, hızla gelişim gösteren alternatif enerji kaynakları teknolojileri, değişen müşteri beklentileri, şehirleşmenin artması gibi faktörler ile birlikte otomotiv sektöründe de dengeler değişti. Dünyadaki bu değişimi daha önce gören ve teknolojilerini bu yönde geliştiren şirketler bugün daha rekabetçi konuma geldiler. Bazı şirketler ise güçlerini bir araya getirerek, yeni ortak projeler üzerinde çalışmalara başladılar. Uzun dönemde değişimin daha çok enerji ve çevre duyarlılığının artması yönünde yaşanacağını düşünüyorum. Daha az yakıt tüketen, alternatif yakıtlar kullanan, çevreci motor teknolojisini en üst seviyeye taşıyan bir trend bekliyorum.
Toyota’nın şirket kültüründe çevreci ürün geliştirmek ve çevreci üretim tesislerine sahip olmak en öncelikli konulardan biridir. 1997 yılında piyasaya çıkan dünyanın seri üretimi yapılan ilk hibrit aracı Toyota Prius dahil olmak üzere Toyota’nın toplam hibrit satışları bugün 7,5 milyonu aşmıştır. Toyota olarak hedefimiz hibrit teknolojisinin 2020 yılından sonra tüm modellere uygulamaktır. Yeni alternatif enerji kaynağı, hidrojenli araç teknolojisi de Toyota’nın en son çalışmasıdır. Mirai adı verilen hidrojen yakıt hücreli araçların Japonya’da seri üretimine başlanmış ve dünyada satışa sunulmuştur.
Dünya otomotiv devlerinin bir üretim üssü ve aynı zamanda önemli bir pazar olarak gördükleri Türkiye ise bugün, dünyanın her yerinde kabul gören kalite seviyesinde araçlar üretmektedir. Türk otomotiv endüstrisi halen dünyada otomotiv üretiminde 16. ve Avrupa’da ise 6.sırada yer almaktadır. Türkiye bugün dünyada pek çok açıdan rekabetçiliği yükselen bir ülke konumundadır. Pek çok küresel şirketin temsilcilik veya direkt faaliyet göstermek yoluyla içinde bulunmayı istediği bir noktadadır. Bunun da altında birçok faktör bulunuyor. Bu faktörlerin en başında genç, dinamik ve bilgili işgücü gelmektedir. Bu sadece otomotivde değil tüm alanlarda Türkiye’nin en büyük avantajıdır. Coğrafi konumu itibarıyla Türkiye Asya ve Avrupa arasında adeta bir köprü durumundadır. Türki Cumhuriyetlere, Orta Doğu ülkelerine, Afrika’ya, Balkanlara ve Doğu Avrupa’ya olan yakınlığı ile konumu açısından stratejik bir önem arz etmektedir. Bu özellik, sadece lojistik açısından değil, kültürel yakınlıkla da birleşince pek çok avantaj taşımaktadır. Ayrıca çevre ülkelerin otomotiv pazar potansiyelleri gelecek açısından fırsatlar barındırmaktadır. Bu da Türkiye için yeni ihracat ülkeleri anlamına gelmektedir. Tüm bu avantajları ile Türk otomotiv sektörü, ana ve yan sanayi markaları açısından, önemli bir üretim ve ihracat merkezidir.
Yüzde 100 Türk markası / modeli (yerli otomobil) konusunda görüşleriniz nelerdir?
Orhan Özer: 2023 hedefi, Cumhuriyetin 100.yılında ekonomide dünyada ilk 10 içinde yer almaktır. Ekonomide dünyada ilk 10’a giren bir ülkenin kendi otomobil markasını üretmesi ulaşılamaz bir hedef ve yanlış bir beklenti değildir. Bu konumdaki Türkiye’nin bir otomobil markasının olması da kanımca gerçekçi bir hedeftir, iyi bir plan ile ülkemize ciddi katkılar getirir. Türkiye’de bu teknolojik altyapı ve birikim var. Otomotiv ana ve yan sanayii gerekli teknolojiye ve deneyimli insan gücüne sahiptir. Genç, dinamik, istekli ve bilgili işgücümüz, sadece otomotivde değil tüm alanlarda Türkiye’nin en büyük avantajıdır. Bugün, küreselleşmenin de etkisiyle hiçbir otomotiv endüstrisinde yüzde 100 oranında yerli imalat söz konusu değildir, olmamalıdır da; önemli olan, üretilecek aracın ülkemizin markası olmasıdır ve bence bu mümkündür. Doğal olarak, bu konuda yatırım çok yüksek seviyededir ve bu büyüklükte yatırımı karşılamak belki sadece kişilere ve şirketlere değil, daha geniş bir kapsama yayılmalıdır. Önemli fonlara sahip yarı resmi kuruluşlar, halka açık ortaklık gibi alternatifler böyle bir yatırımı imkanlar dahiline getirebilir. Bu türde oluşacak bir konsorsiyum, ortaklık yapısıyla bir proje hazırlanıp, devletimize sunulabilir. Eminim ki; devletimiz, hükümetimiz böyle bir projeye destek konusunda kayıtsız kalmayacaktır.
Gerçekten yerli bir araç üretiyoruz diyebilmemiz için konunun makro ekonomik politikaların bir parçası olması gerekir. Özel sektör ve hükümet ortak bir strateji doğrultusunda birlikte hareket etmeli, sürdürülebilir bir üretim, Ar-Ge, pazarlama, satış ve satış sonrası faaliyetleri stratejisi yürütülmelidir.
Pazarlama alanında da en az teknik konulara olduğu kadar odaklanılmalıdır. Üretilecek otomobilin tasarımı ve fiyatı, aracın başarısının en önemli parametrelerinden olacaktır. Bu sebeple, en azından başlangıç sev
Haberin Kaynağı : SUBCONTURKEY YAN SANAYİ ve TEDARİKÇİ GAZETESİ
13.04.2015