Prof. Dr. Lütfi Apilioğulları
Kalite Yönetim Sistemine Etki Eden Temel Yaklaşımlar: Tarihsel Bir Perspektif
Kalite yönetimi, zamanla yalnızca üretim faaliyetlerini izleyen bir kontrol mekanizması olmaktan çıkarak, tüm organizasyonu kapsayan stratejik bir sistem haline gelmiştir. Bu dönüşüm, yirminci yüzyıl boyunca kalite alanına yön veren öncü düşünürlerin katkılarıyla şekillenmiştir. Aşağıda bu evrimsel süreci etkileyen beş temel yaklaşım, kronolojik sırayla ele alınmıştır:
Walter A. Shewhart – Varyans Yönetimi ve Kontrol Grafikleri: Kalite yönetiminin bilimsel temelleri, 1920’li yıllarda Bell Laboratuvarları’nda çalışan Walter A. Shewhart tarafından atılmıştır. Shewhart, üretim süreçlerinde görülen varyasyonları analiz etmek amacıyla İstatistiksel Süreç Kontrolü (SPC) yaklaşımını geliştirmiştir. En bilinen katkısı olan kontrol grafikleri (control charts), süreçlerdeki rastgele (doğal) varyasyonlarla özel nedenli sapmaları ayırt etmeye imkân tanımış, kalite kontrolünü ölçülebilir ve bilimsel bir zemine oturtmuştur. Bu yaklaşım, modern kalite sistemlerinin temel yapı taşını oluşturmuştur.
W. Edwards Deming – PDCA Döngüsü ve Sistematik Problem Çözme: Shewhart’ın öğrencisi olan Deming, istatistiksel yöntemleri yalnızca üretimde değil, tüm organizasyonel yapıya uygulayarak kaliteyi bir sistem yaklaşımıyla ele almıştır. PDCA Döngüsü (Plan–Do–Check–Act) ile sürekli iyileştirme faaliyetlerini sistematik hale getirmiştir. Çalışan katılımı, süreç standardizasyonu ve öğrenen organizasyon gibi kavramlarla, Toplam Kalite Yönetimi (TQM) anlayışına öncülük etmiştir. Deming’in yaklaşımı, yalnızca ürün kalitesini değil, kurumsal dönüşümü hedefleyen bir kalite kültürü inşa etmiştir.
Joseph M. Juran – Kalite Üçlemesi (Quality Trilogy): 1950’lerin sonundan itibaren Joseph M. Juran, kalite yönetimini stratejik bir iş fonksiyonu haline getirmiştir. Juran, kaliteyi üç ana fonksiyon etrafında sistemleştirmiştir:
-Planlama (müşteri ihtiyaçlarının tanımlanması ve ürün/süreç gereksinimlerine dönüştürülmesi),
-Kontrol (mevcut sürecin izlenmesi ve sapmaların önlenmesi),
-İyileştirme (performansın geliştirilmesi).
Bu yapı, proaktif kalite yönetimi anlayışının temelini oluşturmuş ve APQP gibi günümüz metodolojilerinin teorik altyapısını sağlamıştır.
-Genichi Taguchi (1970’ler) – Kayıp Fonksiyonu ve Varyasyonun Maliyeti: Japon mühendis Genichi Taguchi, kalite kavramını yalnızca spesifikasyon sınırlarıyla değil, hedef değerden sapmanın topluma ve müşteriye verdiği zarar üzerinden tanımlamıştır. Taguchi’nin Kayıp Fonksiyonu yaklaşımı, ortalama değerin hedefe yakın olmasının tek başına yeterli olmadığını, varyasyonun da mutlaka minimize edilmesi gerektiğini savunur.
Taguchi’ye göre: “Kalite, hedef değerden sapmanın yarattığı toplam kaybın azaltılmasıdır.”
Bu yaklaşım, ürün toleransları içinde bile farklılıkların müşteri memnuniyetini olumsuz etkileyebileceğini göstermiştir. Taguchi’nin felsefesi, özellikle robust (sağlam) tasarım, deney tasarımı (DOE) ve proses optimizasyonu gibi alanlarda üretim endüstrisine yön vermiştir. Kendisinin katkısı, kaliteyi sadece hedefe ulaşmak değil, her defasında aynı değere ulaşmak olarak tanımlayan ileri görüşlü bir anlayışı temsil eder.
Taiichi Ohno (1970’ler – 1980’ler) – Sürekli İyileştirme (Kaizen) ve Akış: Toyota Üretim Sistemi’nin mimarlarından Taiichi Ohno, kaliteyi yalnızca son ürünle değil, tüm değer akış zinciriyle ilişkilendirmiştir. Ohno’nun yaklaşımı, üretim süreçlerindeki israfın (muda) ortadan kaldırılması, akışın kesintisiz sağlanması ve her seviyede sürekli iyileştirme kültürünün (Kaizen) benimsenmesi üzerine kurulmuştur. Bu felsefe, daha sonra Yalın Üretim (Lean Manufacturing) sisteminin temel taşlarından biri olmuştur ve kalite anlayışını tüm organizasyon katmanlarına yaymıştır.
Kalite yönetimi, tarihsel süreçte istatistiksel kontrolden stratejik yönetime, üretim hattından kurumsal kültüre uzanan geniş bir yolculuk geçirmiştir. Shewhart, Deming, Juran, Taguchi ve Ohno gibi düşünürlerin katkıları, günümüzde uygulanan kalite sistemlerinin temelini oluşturur. Özellikle Taguchi’nin yaklaşımı, üretim endüstrisinde varyasyonun yalnızca teknik değil, aynı zamanda ekonomik ve müşteri odaklı bir sorun olduğunu vurgulayarak kalite yönetimine farklı bir boyut kazandırmıştır.
Bu yapı, modern sistemlerde:
-Kalite planlamasını → APQP (Gelişmiş Ürün Kalite Planlaması),
-Kalite kontrolünü → SPC ve üretim içi süreç denetimi,
-Kalite iyileştirmeyi → PDCA, Kaizen, Poka-Yoke ve lesson learned sistemleriyle
güncel hale getirmiştir.
Bu tarihsel altyapıya dayalı olarak şekillenen kalite yönetimi anlayışı, günümüzde süreç bazlı yönetim, müşteri odaklılık ve sürdürülebilir iyileştirme kültürüyle bütünleşik bir yapıya kavuşmuştur. Bu yapı; müşteri memnuniyetinin izlenmesi, şikâyetlerin sistematik biçimde yönetilmesi, yeni ürün devreye alma süreçlerinde kalite planlaması, üretim süreçlerinin sürekli kontrolü, iç ve dış denetimler, tedarikçi performansının yönetimi, test faaliyetleri ve garanti analizleri gibi çeşitli fonksiyonlarla kurumsallaşır. Ortak amaç, kaliteyi sistematik biçimde güvence altına almakla birlikte sürekli iyileştirme ve lesson learned yaklaşımını işletme kültürünün ayrılmaz bir parçası haline getirmektir. Böylece hataların tekrarının önlenmesi, edinilen deneyimlerin kurumsal hafızaya kazandırılması ve bu bilginin tüm organizasyona yayılması sağlanır.
Bu kapsamda;
-Kalite planlaması, yeni ürün devreye alma süreçlerinde müşteri gereksinimlerinin kalite hedeflerine dönüştürülmesi ve risklerin APQP gibi sistematik araçlarla önceden belirlenerek kontrol altına alınmasını içerir.
-Üretim süreç kontrolü, istatistiksel yöntemler (ör. SPC) ile sapmaların erken tespit edilmesi ve kalite kayıplarının önlenmesine odaklanır.
-Test faaliyetleri, ürünlerin performans, güvenlik ve dayanıklılık kriterlerinin doğrulanmasıyla müşteri şartnamelerine uygunluğu nesnel olarak güvence altına alır.
-Tedarikçi performans yönetimi, değer zinciri boyunca kaliteyi güvence altına almak amacıyla tedarikçilerin kalite, teslimat ve maliyet performanslarının ölçülmesi ve gerekli durumlarda iyileştirme programlarının uygulanmasını kapsar.
-Müşteri memnuniyetinin izlenmesi, anketler, geri bildirimler ve performans göstergeleri üzerinden sürekli değerlendirilerek müşteri odaklı iyileştirmelere veri sağlar.
-Şikâyet yönetimi, müşteri şikâyetlerinin kök neden analizi ile incelenmesi ve düzeltici/önleyici faaliyetlerin (CAPA) uygulanması yoluyla müşteri güvenini artırır.
-Garanti analizleri, kullanım aşamasında ortaya çıkan arızaların tasarım ve üretim süreçlerine geri beslenmesiyle sürekli iyileştirmeye katkıda bulunur.
-İç ve dış denetimler ise kalite yönetim sisteminin etkinliğini ISO ve IATF gibi uluslararası standartlara göre düzenli olarak kontrol eder, müşteri ve belgelendirme kuruluşlarının dış denetimleriyle uyumu garanti altına alır.
Bu fonksiyonlar aynı zamanda yönetim sistemlerinin temel bileşenleriyle desteklenmektedir. Doküman ve kayıt kontrolü, çalışan eğitimi, risk yönetimi, proje ve görev yönetimi, lesson learned uygulamaları ve kalibrasyon süreçleri destekleyici fonksiyonları oluştururken; problem ve olay yönetimi, tedarikçi yönetimi, değişiklik yönetimi, paydaş geri bildirimi, iç ve dış denetimler, kurumsal sürekli iyileştirme ve önleyici bakım yönetimi tamamlayıcı fonksiyonlardır.
Bütün bu yapı, kaizen, poka-yoke ve lesson learned gibi yaklaşımlarla sürekli beslenerek kalite güvence altına alınır ve organizasyonun öğrenme kapasitesi güçlendirilir. Böylece kalite yönetimi yalnızca operasyonel bir faaliyet olmaktan çıkar, kurumsal mükemmelliği destekleyen stratejik bir sistem haline gelir.




