Prof. Dr. Ali Rıza Büyükuslu
Yeni Dünya Düzeninde Sürdürülebilir Yaşam
Sürdürülebilirlik ekonomik, sosyal ve çevresel konuları kapsayan bir kavramdır. Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu (1987) tarafından ‘İnsanların mevcut ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kaynakların miktarını ve şeklini etkilemeden karşılayabilmesi ve temin edebilmesi olarak tanımlanmıştır’. Bu bağlamda, sürdürülebilirlik ekolojik denge, doğal kaynakların etkin kullanılması, çevrenin korunması suretiyle gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlike altına sokmaksızın bugünkü ihtiyaçlarını karşılayan bir modeldir.
Kuşkusuz ki, iktisat bilimi açısından ihtiyaçlar sınırsız ancak kaynaklar sınırlıdır. Bu itibarla, sürdürülebilir yaşam tüketim talebi ve tüketim davranışları ile de doğrudan ilişkilidir. Bu da bizi sürdürülebilir tüketim kavramı ile tanıştırmaktadır. Sürdürülebilir tüketim geliştirilen ürünlerin, hizmetlerin, daha az doğal kaynak ve enerji kullanarak, daha az atık oluşturacak, geri dönüştürülebilecek biçimde üretilmesi ve tüketiminde de bilinçli ve sorumlu tüketime geçilmesidir.
Sürdürülebilir tüketim insanların tüketim davranışlarında yapacakları bilinçli tercihlerle bir nevi ekolojik yurttaşlık görevini yerine getirmesidir. Bireyin günlük yaşamında yaptığı üretim veya tüketim seçimlerinin ekolojik etkilerini hesaplaması, doğayı, çevreyi ve diğer canlıları kısacası ekolojik sistemi korumak için nasıl yaşaması gerektiğini sorgulaması ekolojik anlamda duyarlı vatandaş olma ile ilgilidir.
Esas itibariyle, sürdürülebilir yaşam üç ana sütun üzerinde yükselir: Bunlar, ekonomik, sosyal (toplumsal) ve ekolojik sürdürülebilirliktir.
Pandemi ile birlikte yeni bir dünya düzenine geçileceği ve sürdürülebilir yaşamın daha da önemli olacağı görülmektedir. Bununla birlikte, aralıksız devam eden dijital teknoloji devrimi, dijital dönüşüm, üretimin, ekonominin ve sosyal yapının transformasyonu, tüketicinin artan gücü küresel rekabetin ve küresel korumacılığın eş zamanlı olarak kızışması ve aynı zamanda küresel ısınma ve küresel iklim değişikliğinde gelinen nokta özellikle devlet yönetimlerinde yani kamusal alanda ve tabi ki özel sektörde-endüstride değişim ihtiyacının alarm verici boyutlara çıktığını göstermiştir. Bundan sonrada, dünyada hiç bir şey eskisi gibi olamayacağı için ülkeyi, endüstrileri veya şirketleri yönetenler bırakınız rekabet üstünlüğü sağlamayı, mevcut durumlarını muhafaza edebilmek ve ayakta kalabilmek için dahi çok çalışmak tabiri caiz ise çok koşmak zorunda kalacaklardır.
Kısacası, her an gelebilecek olan yeni bir global kriz, kronik krizlere bağlı olan ya da olmayan özellikle bilim ve dijital teknoloji çağının neden olduğu değişim dalgası gelip vurana kadar nefes alınacak zaman bile artık kalmamıştır. Dolayısıyla, devleti millet adına vekaleten yöneten hükümetlerin, siyasi iktidarların, genel ve yerel yönetimlerin ve diğer taraftan iş dünyasının günümüz dünyasında artık belirsizlik üzerinde mesafe almak ve haritasız ilerlemek zorunda olduklarını kabul etmeleri gerekmektedir. Çünkü, insanlık bugün geldiği noktada her zamankinden daha kaotik, kaos ve kuralların veya bilinenlerin hızla değiştiği bir dünyada yaşamak zorundadır.