Prof. Dr. Ali Rıza Büyükuslu
Sosyal Medya, Demokrasi ve Yapay Zeka
Baş döndürücü hızla yaşadığımız dijital teknoloji devrimlerinin başında YAPAY ZEKA (AI) gelmektedir. Endüstri 5.0 sanayi devrimi kapsamında çok daha önemli hale gelen yapay zeka ve türevleri teknolojiler yani makine öğrenmesi-derin öğrenme insan ile makinenin işbirliğinin gelebileceği en ileri seviyeyi tanımlamaktadır. Sanayi tarihi boyunca yaşanan tüm devrimler endüstri 1.0’dan 5.0’a kadar insanlığın gelişimine önemli katkılar yapmıştır. Ancak, ilk defa yapay zeka devriminde devrimi yapanlar yaratıkları ya da icat ettikleri devrimden insanlığın geleceği adına kuşku duyduklarını da ifade etmektedirler.
Örneğin, arabayı icat eden Henry FORD’un yaptığı inovasyonun kötüye kullanımı ile ilgili bir beyanı olmamıştı. Özellikle internet’in icadı ile birlikte ortaya çıkan ‘sosyal medya’ insanlığın birbirine bağlanması, iletişim-etkileşim gücünü artırması dolayısıyla özgürleşmesine yaptığı katkı ile ön plana çıkıyordu. Fakat, zaman içinde bu iletişim gücünün dezenformasyon ile insanlığa yapabileceği kötülüklere de şahit olunmaya başlandı. Otoriter rejimlerin ve vahşi kapitalizmin eline geçen bu teknolojilerin sadece insanları kapitalist tüketim toplumunun çıkarları doğrultusunda manipülasyonu değil aynı zamanda demokrasi karşıtı amaçlar örneğin seçim kazanmak için veya anti demokratik yaşam kodlarını meşrulaştırmak, hukuksuzluğu ve kuralsızlığı kural haline getirmek için kullanıldığı noktasında eleştirildiği gözlemlendi.
Oysaki, esas itibariyle, doğru amaçlar için kullanılan, etik değerlere sahip dijital teknoloji devrimlerinin özellikle COVİD sonrası yeni dünya düzeninde köklü bir biçimde değişime neden olduğu global ekonomi ve yeniden şekillendirdiği sermaye birikim ve üretim modelleri Neo-liberal politikaların hızla sonunu getirdiği ve yerine daha hümanist ve çevreci SOSYAL-YEŞİL-DİJİTAL paylaşım ekonomisinin dünyada yükselişi ile birlikte KUTSAL DEVLETİ, devletin ekonomide, bilim ve teknoloji üretimindeki rolünü yeniden güçlendiren yeni bir kamucu yaklaşımın hakim olmaya başladığı görülmüştür. Özellikle, Avrupa Birliği politikalarında bu yönde bir dönüşüm daha belirgin hale gelmiştir.
Bu çerçevede hiç kuşkusuz, geleneksel olarak devletin yatırım yaptığı ağır sanayi, demiryolları, limanlar, karayolları, hava limanları, barajlar, enerji, savunma gibi temel hizmet yatırımlarının yanı sıra zamanın ruhuna ve bilim-teknoloji çağının gereklerine uygun olarak Bilim kurumları, AR-GE merkezleri, teknoparklar, bilişim vadileri, dijital teknolojiler özellikle dijital teknoloji, akıllı sistemler-malzemeler, yarı iletken/çip, alternatif/temiz enerji, yapay zeka yatırımları devlet destekli kalkınma, yatırım ve planlamanın merkezinde yer almaya başlamıştır. Özellikle, Asya’da son yıllardaki devlet destekli ekonomik kalkınmanın arka planında bu gerçek söz konusudur. Devlet yaşanan bilim ve teknoloji devriminin arkasındaki en önemli finansal ve yasal düzenleyici/destekçi güçtür.
Bugün, Dünyamız, çok katmanlı ve birbiriyle bağlantılı bir dizi global sorunla karşı karşıyadır. Küresel ekonomi, farklı hızlarda ilerleyen ülkeler arasında eşitsizlikler yaratırken, karbonsuzlaştırma süreci yavaş ilerlemekte ve iklim değişikliği hızlanmaktadır. Yapay zekâ teknolojilerindeki gelişmeler eşit olmayan bir şekilde dağılırken, bu da sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri derinleştirmektedir. Aynı zamanda, gıda güvenliği krizleri, ekosistemlerin bozulması ve çevresel yıkımlar da küresel ölçekte ciddi tehditler oluşturmaktadır. Gelir eşitsizliği ve toplumsal adaletsizlikler bu sorunların temelinde yer almakta ve çözüm gerektiren en acil meseleler arasında bulunmaktadır.
Dünya genelinde siyasi sistemlere ve demokrasinin işleyişine yönelik artan bir hoşnutsuzluk söz konusudur. Bu itibarla, sadece sosyal bilimlerin ürettiği bilimsel bulguların daha adil ve akıllı bir yönetim temeli inşa etmek için kullanılmasının artık yeterli olamayacağı bunun ötesine geçilerek dijital teknolojilerin özellikle yapay zekadan daha adil bir düzen için nasıl yararlanılabileceği sorusunu gündeme getirmektedir. Aksi takdirde, Vahşi kapitalizm veya otoriter rejimlerin elinde adeta bir kuralsızlaştırma, hukuksuzlaştırma, cehaleti kutsama ve demokrasiyi yok etme aracı olarak da kullanılması olasıdır, Hatta, yapay zeka destekli sosyal medya kötü insanların elinde insanları bölme-kutuplaştırma, inançlarını-kimliklerini sömürme, nefret suçu işleme, kadına-çocuğa şiddet ve istismarı teşvik aracı olarak organize kötülük, demokrasi-eşit yurttaşlık yaşam tarzı karşıtlığı ve demokrasinin kurumlarını özellikle hukuk devletini yıkmak içinde kullanılabilir.
Siyasal kurumlara olan kamu yani halkın güveninin azalması, birçok ülkede son yıllarda gözlemlenen düşük seçim katılımı, siyasi ilgisizlik ve çeşitli ülkelerde popülizmin yükselmesi gibi göstergeler demokrasi adına önemli bir küresel sorunu işaret etmektedir. Bu güven kaybı, eşitsizliğin ve gelir adaletsizliğinin dolayısıyla yoksulluğun ve sosyal dışlanmanın derinleşmesi, yolsuzluk algısı, ahlaki çöküntü, eğitimden-bilimden-teknolojiden dolayısıyla üretimden-üreten toplumdan uzaklaşma, verimsizlik, hukuksal-kurumsal demokratik yapılardan, yasal düzenden vazgeçme ve geleneksel sistemlerin toplumsal, ekonomik ve çevresel zorlukları ele almakta yetersiz kalması gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanmaktadır.
Demokrasiyi yeniden inşa etmek esasında “milletin gücünü harekete geçirmek” demektir. Başka bir ifade ile, halk egemenliği ilkesine geri dönüşü ima eder; bunun anlamı vatandaşların yalnızca seçimlere katılmakla kalmayıp aynı zamanda politikaların şekillendirilmesinde ve yönetenlerin hesap vermesinde anlamlı bir rol üstlenmelerini gerektirir. Bunu başarmak için bilimsel bulgularla şekillendirilen çeşitli yaklaşımlar değerlendirilebilir:
1. Kanıta dayalı politika oluşturma: Genel ve yerel yönetimler ekonomi, psikoloji, sosyoloji, iletişim gibi sosyal bilimler alanlarının yanı sıra dijital teknolojiler özellikle yapay zeka yardımıyla elde edilen ampirik verileri kullanarak etkili ve adil politikalar oluşturabilirler. Böylece, ideolojik veya partizan bakış açılarının etkisini azaltarak yönetimin kamu çıkarlarına daha uygun hale gelmesi sağlanabilir.
2. Müzakereci demokrasi: Vatandaşların tartışmalara ve karar alma süreçlerine aktif olarak dahil edildiği müzakereci demokratik yöntemlerin benimsenmesidir. Katılımcı demokrasinin işletilmesi için vatandaş meclisleri veya katılımcı bütçeleme gibi yöntemlerle iktidar ve yerel yönetimler toplumlarının çeşitli seslerini daha iyi yansıtabilir. Bu tür süreçler, genellikle demokratik sistemleri bozan güç dengesizliklerini gidererek, geniş kitlelerin ve özellikle dezavantajlı toplulukların da seslerinin duyulmasını sağlayacak şekilde tasarlanabilir.
3. Dijital demokrasi ve teknoloji: Teknolojik gelişmeler özellikle iletişim teknolojilerinde yaşanan devrim, sosyal medya daha doğrudan demokrasi biçimleri için araçlar sunarak vatandaşların siyasi süreçlere daha sık ve daha kolay bir şekilde katılmalarını mümkün kılmaktadır. Örneğin, sosyal medyadaki gerçek zamanlı hızlı iletişim, çevrimiçi katılım platformları veya blok zinciri tabanlı oylama sistemleri, şeffaflığı artırabilir, yolsuzluğu azaltabilir ve oyların daha güvenli bir şekilde sayılmasını sağlayabilir.
4. Yanlış bilgilendirme ve kutuplaşma ile mücadele: Siyasal kutuplaşma, dezenformasyon ve yanlış bilgilerin yayılması, demokratik kurumlara zarar vermekte, demokrasiyi zayıflatmaktadır. Bilişsel psikoloji ve medya çalışmaları gibi alanlardan elde edilen bilimsel bulgular, vatandaşların bilgileri eleştirel olarak değerlendirmelerine yardımcı olacak eğitim programları ve medya okuryazarlığı kampanyalarının oluşturulmasına rehberlik edebilir. Ayrıca, insanların tükettikleri medyayı şekillendiren algoritmalar, yankı odalarını azaltmak ve daha dengeli bir fikir alışverişini teşvik etmek için düzenlenebilir.
Sonuç olarak, demokrasinin yeniden inşası, adaleti, kapsayıcılığı ve vatandaşların aktif katılımını önceleyen ileri teknoloji tabanlı ve merkezinde insan olan Endüstri 5.0 ve bu devrimin ruhuna uygun toplumsal örgütlenme ve yenilikçi yaklaşımlar gerektirmektedir. Bilimsel bulgular uygun şekilde uygulandığında, yalnızca kamu güvenini yeniden tesis etmekle kalmayıp, aynı zamanda toplumun ihtiyaçlarına daha duyarlı bir siyasi sistem yaratacak daha akıllı yönetim yapıları ortaya çıkarabilir. Ancak bu dönüşüm, bu reformların kamu yararına hizmet etmesini sağlamak için politika yapıcılar, bilim insanları ve sivil toplum kuruluşlarının ortak çabasını gerektirmektedir.
Yapay zeka (YZ) ve dijital teknolojiler, özellikle kadınlar, gençler, işsizler, engelliler gibi dezavantajlı gruplar için demokrasiyi ve toplumsal refahı önemli ölçüde geliştirebilir. Bu teknolojilerin çeşitli alanlarda dönüştürücü etkisi olabilir:
1. Dezavantajlı Grupların Güçlendirilmesi:
YZ ve dijital platformlar, toplum içinde sosyal dışlanmış, dezavantajlı grupların bilgiye, kaynaklara ve fırsatlara daha kolay erişimini sağlayarak onların toplumsal katılımını artırabilir. Örneğin, kırsal bölgelerde yaşayan kadınlar, genç işsizler çevrimiçi eğitim, iş eğitimi ve girişimcilik kaynaklarına ulaşarak istihdam ve finansal bağımsızlık önündeki engelleri aşabilir. Benzer şekilde, dijital platformlar gençlerin, kadınların ve engellilerin siyasi süreçlere katılımını sağlayarak onların demokratik tartışmalara ve karar alma süreçlerine dahil olmalarına imkan tanır.
2. Eğitim ve İstihdama Erişimin Genişletilmesi:
Dijital teknolojiler, dezavantajlı gruplar için çevrimiçi eğitim imkanları sunarak büyük bir fırsat sağlar. YZ destekli platformlar, bireylere kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunarak, eğitimde fırsat eşitsizliğini azaltabilir. İşsizlik sorununun çözümünde ise, Yapay zeka bazlı yeniden yetenek kazandırma (reskilling) ve yetenek geliştirme (upskilling) beceri kazandırma veya eğitim programları, YZ tabanlı iş eşleştirme platformları, iş arayanları yeteneklerine ve tercihlerine uygun iş fırsatlarıyla daha iyi bir şekilde buluşturabilir, bu da işsizliği azaltmada önemli bir rol oynar.
3. Demokratik Süreçlere Katılımın Artırılması:
YZ, bilgiye erişimi artırarak ve yönetişimde şeffaflığı teşvik ederek demokratik süreçlere katılımı artırabilir. Dijital platformlar, kadınlar, gençler, öğrenciler, emekliler, işçiler (özellikle sendikaların güç kaybettiği ya da temsil edemediği durumlarda), kırsalda küçük tarım üreticileri, esnaf, küçük işletme sahipleri, sayıları gittikçe artan ‘Freelancer’, part-time-kısmi süreli çalışanlar ve özellikle engelliler gibi yeterince temsil edilmeyen grupların kamu tartışmalarına katılmasına ve politik liderlerden-siyasetten-bürokrasi yönetiminden hesap sormalarına imkan tanır. YZ tabanlı araçlar, halkın ihtiyaçlarını ve taleplerini analiz ederek karar vericilere önemli bilgiler sunabilir, bu da geniş halk kitlelerinin ve dezavantajlı grupların ihtiyaçlarının daha iyi karşılanmasını sağlayabilir.
4. Önyargı ve Eşitsizliklerle Mücadele:
YZ, sistematik önyargı ve eşitsizliklerin tespitinde önemli bir rol oynayabilir. YZ, büyük veri setlerini analiz ederek işe alım, eğitim ve sosyal hizmetlerde ayrımcı uygulamaları belirleyebilir ve iktidarların daha adil politikalar uygulamalarına olanak tanır. Örneğin, algoritmalar cinsiyet ücret farklarını, ayrımcı işe alım uygulamalarını, sağlık hizmetlerine veya eğitime erişimdeki eşitsizlikleri tespit edebilir, böylece adalet ve eşitlik için hedeflenen müdahalelerin yapılmasına zemin hazırlar.
5. Sosyal Refah ve Kamu Hizmetlerinin İyileştirilmesi:
YZ, kamu hizmetlerinin sunumunu optimize ederek sosyal refah programlarının verimliliğini artırabilir. Örneğin, YZ işsizlik oranlarının yüksek olduğu bölgeleri veya ek destek gerektiren genç nüfusun bulunduğu alanları öngörebilir, bu da genel ve yerel yönetimin hedeflenen müdahalelerde bulunmasını sağlar. Ayrıca, dijital teknolojiler sağlık, sosyal güvenlik, eğitim ve yaşlı bakım hizmetlerinin daha erişilebilir hale gelmesini sağlayarak dezavantajlı grupların bu hizmetlerden faydalanmasını kolaylaştırır.
6. Yolsuzlukla Mücadele ve Yönetişimin İyileştirilmesi:
Demokrasi bağlamında, YZ ve dijital teknolojiler yolsuzlukla mücadele ederek devlet kurumlarında şeffaflığı ve hesap verebilirliği artırabilir. Örneğin, blok zinciri teknolojisi, kamu fonlarının adil ve şeffaf bir şekilde dağıtılmasını sağlayarak yolsuzluk riskini azaltabilir. Dijital araçların kamusal yönetim süreçlerini daha verimli, daha adil ve kapsayıcı bir yönetişim yapısına katkıda bulunur.
Sonuç olarak, YZ ve dijital teknolojiler, kadınlar, gençler, işsizler ve engelliler gibi dezavantajlı gruplar için demokrasi ve toplumsal refahı geliştirme potansiyeline sahiptir. Bu teknolojiler, katılımı artırabilir, eğitim ve istihdama erişimi kolaylaştırabilir, demokratik süreçleri güçlendirebilir ve sistematik eşitsizliklerle mücadele edebilir. Ancak, bu teknolojilerin etik ve kapsayıcı bir şekilde uygulanması, olumlu etkilerinin en üst düzeye çıkarılması açısından hayati öneme sahiptir.
Sosyal medya dahil tüm teknolojik gelişmeler manipülasyona açıktır. İleride yapa zeka devrimin ve yeni bilim dalgalarının ve buna bağlı gündeme gelecek yeni sanayi devrimlerinin yani Transhümanist veya Post-hümanist yaşam formalarının insanlık lehine veya aleyhine nasıl bir seyir izleyeceğini toplumların yapacağı siyasi tercihler belirleyecektir. Bilim ve teknoloji insanlığın sağlığı, refahı ve barışı için üretir, çalışır ancak tıpkı demokrasiyi araçsallaştırmak suretiyle anti-demokratik düzen inşa etmek isteyenler olduğu gibi, teknolojiyi evrensel demokrasiyi ve insanlık değerlerini yok etmek içinde kullanmak isteyenler olacaktır. Bu bağlamda, dünyanın sadece yüksek nitelikte, yüksek bilimsel eğitimli insan kaynağına, toplumsal aydınlanmaya değil aynı zamanda çok yüksek kalitede hümanist demokrat liderlere ihtiyacı var.
Hiç kuşkusuz, yönetici olmak belirli teknik beceriler ve süreç yönetimiyle sağlanabilirken, lider olmak vizyon oluşturma, insanlara ilham verme ve onların potansiyellerini ortaya çıkarma gibi derin sosyal ve duygusal yetkinlikler gerektirir. Bu nedenle, herkes yönetici olabilir; ancak liderlik, stratejik düşünme, güven inşa etme ve insanları ortak bir hedef etrafında birleştirme yeteneği gerektirdiği için herkes lider olamaz. Bu bağlamda, gerek bilimsel-teknolojik ilerleme, sürdürülebilir kalkınma ve eş zamanlı olarak kurumsallaşma, demokrasi ve toplumsal refah alanında mesafe almak üstün bir liderlik meselesidir.