Prof. Dr. Ali Rıza Büyükuslu
Sanayisizleşme, Toplumun Üretme Kabiliyetini Kaybetme Riski Gerçek BEKA Sorunudur
Ekonomi biliminin temeli olan üretim kavramı faaliyet alanlarından bağımsız olarak tüm sektörleri ifade eder. Esas itibariyle, endüstri ve tarih boyunca yaşanan tüm endüstri devrimleri hiç kuşkusuz tarım ve hizmet sektörlerini de kapsamaktadır. Dolayısıyla, bir ülkede yaşanan üretimsizlik, sanayisizleşme riski demek sonuçları bakımından o ülkenin tüm ekonomik alanlarda üretme kabiliyetini kaybetmesi anlamına gelmektedir.
Bu konuda diğer bir gösterge ise yüksek işsizlik oranlarıdır. Toplam nüfus içinde aktif çalışma hayatında çalışanların yani üreterek değer yaratanların oranı çalışmayanların altında ise toplum üretme yetisini kaybetmiştir. Çalışan nüfus içinde ise önemli bir bölümü tarlada, sanayide veya hizmet sektöründe fiilen üretilecek, satılacak ve ihraç edilecek yani ülke ekonomisine doğrudan ekonomik değer yaratan bir üretim içinde değilse yani gizli işsiz durumu söz konusu ise söz konusu gizli işsiz sayısı ve diğer kamu yardımları ile geçinenlerin sayısı oldukça fazla ise bu döngünün finansmanı da üretmeyen toplumun riskidir.
Gizli işsizlerin (yani aslında bir işi olmakla birlikte üretime - verimliliğe sıfır katkısı olan, işten çıkardığınızda her hangi bir iş kaybı olmayan, yokluğu hissedilmeyen, varlığı toplumsal ekonomik yük olanlar) önemli bir kısmı kamusal alanda olmak üzere maalesef ahbap-çavuş ekonomisi düzeninin bir yansıması olarak, özel sektörde de yaygın bir şekilde gözlemlenmektedir.
Üretim ile doğrudan bağı olan Milli Eğitim veya Sanayi-Teknoloji bakanlığından daha fazla bütçesi olan ancak üretime, milli hasılaya ve döviz kazanımına katkısı olmayan, işlevi sadece sosyolojik, siyasi olan birçok kurum-kuruluşun finansmanının üretimin ve üretim güçlerinin milli gelirden alması gereken payından sağlanması ve daha da önemlisi kayıt dışı yapı veya organizasyonların ve elbette kayıt dışı enformel ekonominin varlığı sanayisizleşme ve üretmeyen topluma dönüşme risklerini artırmaktadır. Bu nedenle tek çare üretim ekonomisinin inşasıdır.
Bu yazı kapsamında üretim ekonomisini ve ülkemiz açısından önemini derin akademik tartışmalardan, teorik arka planından, referanstan, verilerden ve karmaşık ve göreceli rakamlardan bağımsız yalın bir dil ile tanımlayıcı bir içerikle büyük resmin özünü anlatmaya çalışacağız. Bu sade dilin ve tane tane aktarımın nedeni anlaşılması bu kadar basit ve ülke için elzem olan bir yaşamsal konunun siyasete veya ekonomi biliminin tamamına hakim olmayan finansçılara-sıcak parayı sevenlere/üretmeden kazananlara (kuşkusuz bu sözümüz üretenler ve üretimin önünü açanlar için değildir) feda edilmesidir.
1. Üretim Ekonomisinin Tanımı ve Temel İlkeleri
Üretim ekonomisi, bir ülkenin ekonomik büyüme ve refahını üretim faaliyetlerine dayandırmasıdır. Bu modelde, sanayi, tarım ve hizmet sektörleri dengeli bir şekilde geliştirilirken, yerli üretim kapasitesi artırılır ve dış ticaret açığı minimize edilir.
2. Ekonomik Bağımsızlık ve Stratejik Önemi
Üretim ekonomisi, ülkelerin dışa bağımlılığını azaltarak ekonomik bağımsızlığı güçlendirir. Özellikle stratejik ürünlerin yerli üretimi, ulusal güvenlik açısından kritik öneme sahiptir.
3. İstihdam ve Sosyal Refah
Sanayi sektöründeki üretim, geniş istihdam olanakları sağlayarak işsizlik oranlarını düşürür. Ayrıca, yerel üretim yoluyla sağlanan gelir artışı sosyal refah seviyesini yükseltir.
4. Yenilikçilik ve Teknolojik Gelişim
Üretim ekonomisi, yenilikçi teknolojilere ve Ar-Ge yatırımlarına dayanır. Bu durum, ülkelerin küresel rekabet gücünü artırarak uzun vadeli ekonomik büyümeyi destekler.
Sanayisizleşme Riski ve Ekonomik Etkileri
1. Sanayisizleşme Kavramı
Sanayisizleşme, bir ekonomide sanayi sektörünün giderek zayıflaması ve yerini düşük katma değerli hizmet sektörlerine bırakması sürecidir. Bu durum, ekonomik büyüme ve istihdam üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.
2. Yüksek Katma Değerli Üretimin Azalması
Sanayi sektörünün küçülmesi, ekonomide yüksek katma değerli üretim faaliyetlerinin azalmasına ve dış ticaret açığının büyümesine neden olabilir.
3. İstihdam Kaybı ve Sosyal Eşitsizlik
Sanayisizleşme, nitelikli iş gücüne olan talebi azaltarak işsizlik oranlarını artırabilir ve gelir dağılımında adaletsizliğe yol açar.
4. Teknolojik Geri Kalmışlık Riski
Sanayi sektöründeki gerileme, teknolojik yeniliklerin ve Ar-Ge faaliyetlerinin yavaşlamasına neden olabilir. Bu durum, küresel rekabet gücünün zayıflamasına yol açar.
Üretim ekonomisinin önceliklendirilmesi, sanayisizleşme riskine karşı bir sigorta işlevi görür. Bu bağlamda, sanayi politikalarının desteklenmesi, yenilikçi teknolojilere yatırım yapılması ve yerel üretim kapasitesinin artırılması stratejik önem taşımaktadır.
Türkiye ekonomisinin üretim ekonomisi modelinden uzaklaşması, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden sapması ve sanayide yaşanan verimsizliklerin temel nedenleri, ekonomik, politik, sosyal ve yapısal faktörlerle ilişkilidir. Bu nedenler, aşağıdaki başlıklar altında incelenebilir:
1. Ekonomik Faktörler
a. Yatırım Yetersizliği ve Finansmana Erişim Sorunları
• Sanayi sektörü için yeterli finansmanın sağlanamaması, yatırımların azalmasına yol açmaktadır. Özellikle KOBİ’ler, düşük faizli uzun vadeli kredilere erişimde zorlanmaktadır.
• Döviz kurundaki dalgalanmalar, ithalata bağımlı üretim yapan sanayicilerin maliyetlerini artırmakta ve rekabet gücünü zayıflatmaktadır.
b. Düşük Katma Değerli Üretim
• Türkiye sanayisi, yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin üretiminde ve ihracatında yetersiz kalmaktadır. İhracatta ağırlıklı olarak düşük katma değerli ürünlerin bulunması, ekonomiyi küresel rekabette geri plana itmektedir.
2. Politik Faktörler
a. Uzun Vadeli Stratejik Planlama Eksikliği
• Ekonomik politikaların kısa vadeli hedeflere odaklanması, sanayi ve teknolojik dönüşüm için gerekli uzun vadeli stratejilerin uygulanmasını zorlaştırmaktadır.
• Sık sık değişen politikalar ve belirsizlik ortamı, yatırımcı güvenini azaltmaktadır.
b. Kurumların Zayıflaması
• Ekonomik reformların uygulanmasında görevli kurumların özerkliklerinin azalması ve bürokratik süreçlerin yavaş ilerlemesi, sanayi sektöründe verimliliği düşürmektedir.
3. Sosyal ve Eğitimle İlgili Faktörler
a. Nitelikli İş Gücü Eksikliği
• Eğitim sisteminin sanayi ve teknoloji odaklı beceriler kazandırmada yetersiz kalması, iş gücü niteliğini olumsuz etkilemektedir.
• Beyin göçü, özellikle mühendislik ve teknoloji alanlarında uzmanlaşmış iş gücünün kaybına neden olmaktadır.
b. Toplumsal Farkındalık Eksikliği
• Sürdürülebilir kalkınma ve çevre bilinci konularında kamuoyunun yeterince bilgilendirilmemesi, bu hedeflerin benimsenmesini zorlaştırmaktadır.
4. Yapısal Faktörler
a. Teknolojik ve Endüstriyel Transformasyon Eksikliği
• Ar-Ge harcamalarının düşük seviyede olması, teknoloji ve inovasyon odaklı büyümeyi engellemektedir. Start-up eko sisteminin tüm coğrafyaya yayılması ve özellikle kentlerde girişimcilik bölgelerinin açılması gerekir.
• Endüstri 4.0-5.0 gibi endüstriyel transformasyon, dijital-yeşil dönüşüm ve yapay zeka ekonomisi alt yapı tesisi süreçlerinin mikro-ekonomide yani işletmelerde ve bürokraside yavaş benimsenmesi, küresel rekabet gücünü azaltmaktadır.
b. Enerji ve Lojistik Maliyetleri
• Yüksek enerji maliyetleri ve lojistik altyapısındaki yetersizlikler, üretim süreçlerini pahalı hale getirmektedir.
• Yerli enerji kaynaklarının sınırlı olması ve yenilenebilir enerji yatırımlarının yavaş ilerlemesi, sanayinin maliyetlerini artırmaktadır.
5. Dış Faktörler
• Küresel Rekabet ve Dış Şoklar: Türkiye, özellikle gelişmekte olan ülkelerle rekabet ederken küresel ekonomik dalgalanmalardan doğrudan etkilenmektedir. Küresel iklim değişikliği ve beraberinde getirdiği küresel sorunlar dışında, bulunduğu coğrafyadaki güvenlik sorunları, kaotik gelişmeler jeoekonomik dış faktörlerin negatif etkisini artırmaktadır.
• Dış Ticaret Açığı ve İthalata Bağımlılık: Üretimde ithal teknolojiye-ithal ara mallarına olan bağımlılık, montaj sanayi yapısı cari açığı artırmakta ve sanayi sektöründe kırılganlık yaratmaktadır.
Sonuç
Türkiye’nin üretim ekonomisine geri dönmesi, sanayideki verimliliği artırması ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlaması için:
• Ar-Ge-ileri teknoloji-inovasyon-girişimcilik odaklı yatırımlarına öncelik verilmesi,
• Eğitim sisteminin nitelikli iş gücü yetiştirecek şekilde yeniden yapılandırılması, acilen STEM eğitimine ve yükseköğretimde inovasyon ve ar-ge üniversite modeline geçilmeli,
• Orta-Uzun vadeli ekonomik politikaların uygulanması, devlet planlama teşkilatının yeniden kurularak stratejik sektörler, kalkınmada öncelikli alanlar, katma değeri yüksek üretim alanları belirlenmeli ve desteklenmelidir
• Teknolojik ve dijital dönüşüm süreçlerinin hızlandırılması gerekmektedir.
Aksi takdirde, mevcut yapısal sorunlar Türkiye’nin ekonomik büyüme ve kalkınma hedeflerini olumsuz etkilemeye devam edecektir. Bugün itibariyle, Türkiye ekonomisini ayakta tutan sanayisi, KOBİ’leri, kısacası üretim sektörüdür, eğer bugün gözlemlediğimiz sanayisizleşmeyi yani üretmeyen bir ülkeye doğru hızla giden bu gidişatı durdurmazsak gelecek hakkında iyimser olamayız.