Milli Savunma Sanayimizin İlk Kurucusu: ŞAKİR ZÜMRE
Yerli ve Milli Üretime Adanmış Ömürler-2
Yazar: Dr. İlhami Pektaş:
Milli Savunma Sanayimizin İlk Kurucusu: ŞAKİR ZÜMRE
Mareşal Fevzi Çakmak’ın yakın akrabalarından olan Şakir Zümre, I. Dünya Savaşı sırasında Varna Türk milletvekili olarak Bulgar Parlamentosu’na girdi. 1913 yılında Sofya’da yarbay rütbesiyle Türk Askeri Ataşeliği görevinde bulunan Mustafa Kemal ile tanışarak yakın dostluk kurdu. İstiklal Savaşı’nın başlaması üzerine de Anadolu’ya silah ve cephane göndererek milli mücadeleye büyük destek verdi.
Kurtuluş Savaşı kazanılıp, Cumhuriyet ilan edildikten sonra 1925 yılında Mustafa Kemal, Türkiye’nin sanayileşme politikaları doğrultusunda Bulgaristan’da tanıştığı arkadaşı Şakir Bey’i Türkiye’ye davet ederek Türkiye’de silah fabrikası kurmasını istedi.
Şakir Bey Atatürk’ün talebini kabul ederek Türkiye’ye geldi. Kendisine fabrika kurması için Haliç’in kıyısında Sütlüce’de yer gösterildi.
Cumhuriyet tarihinin Savunma sanayi alanında mühimmat üretimi yapan ilk özel fabrikası olan Şakir Zümre fabrikası 1925 yılında tamamı yerli birikim ve sermaye ile Sütlüce’de kuruldu. İlk zamanlarda fabrikada çalışan işçi ve ustalar Bulgaristan’dan getirilen kişiler olsa da 1930’lu yıllardan itibaren kadronun tamamına yakınını Türk çalışanlardan oluştu. Fabrika kısa sürede cephane üretimi hakkında büyük bir bilgi birikimi ve tecrübeye ulaşarak zamanla 2 bin kişinin çalıştığı büyük bir fabrika haline geldi ve fabrikada Türk Hava Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan 100, 300, 500 ve 1000 kg’lık uçak bombaları üretildi.
Fabrikada bir yandan hava kuvvetlerinin ihtiyacı olan bombalar üretilirken, diğer yandan da Türk Deniz Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan cephaneler de üretilmeye başlandı. Yine kara kuvvetleri için cephane, el bombası, işaret ve aydınlatma fişekleri, kara mayınları gibi bir çok mühimmat Türk mühendis ve teknisyenleri tarafından bu fabrikada üretilerek ordumuzun ihtiyacının büyük bir kısmı karşılandı.
Hatta fabrika Yunanistan, Bulgaristan, Polonya ve Mısır gibi ülkelere ihracat da yapmaya başladı. İhracatın 1,5 milyon liraya ulaşması dünyada büyük yankı uyandırdı.
Ancak en yakın dostu Atatürk’ün vefatı ve İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika ile yapılan silah anlaşmaları Şakir Zümre için sonun başlangıcı oldu.
1948 yılında Türkiye’ye Marshall yardımlarının başlaması ve 1949 yılında kurulan NATO’ya Türkiye’nin 1951 Eylül ayında üye olarak kabul edilmesiyle Amerika’nın talepleri doğrultusunda silah üretimine getirilen yasaklar ve Amerika’nın Türkiye’ye yaptığı silah yardımlarıyla yerli üretimler durma noktasına geldi.
Amerika’nın, İkinci Dünya Savaşı’nda elinde kalan ve kullanmak istemediği demode silahlarını Marshall Planı adı altında “Biz size bedava silah veririz, siz üretimle uğraşmayın” şartı getirerek yerli üretimi engellemesi milli sanayimize büyük darbe vurdu.
Türkiye’nin ilk milli fabrikalarından olan Şakir Zümre fabrikasından alımlar durdurulunca sipariş alamayan fabrika silah üretimine son vermek zorunda bırakıldı.
Böylece Şakir Zümre’nin büyük emeklerle Türkiye’ye kazandırdığı silah fabrikası zaman içinde bitirilerek ülke savunma sanayii Amerika’nın güdümüne girdi.
Bu dönemlerde Şakir Zümre için zor günler başlamıştı artık. İşçinin maaşını ödeyemez duruma gelmiş, Silah, cephane üretimi tamamen durmuştu. Çaresizlik içinde çırpınan Şakir Zümre, içi kan ağlayarak da olsa koca silah, cephane fabrikasını soba fabrikasına dönüştürdü.
Bugün 70 yaşlarında olanların hatırlayabileceği meşhur Şakir Zümre sobalarını üretmeye başladı. Daha sonra İş Bankası’nın meşhur kumbarasını üretme görevi de Şakir Zümre’ye verildi.
Bir zamanlar Türkiye’nin savunma sanayisi için uçak bombaları, denizaltı bombaları, mayın, el bombaları, aydınlatma fişekleri hatta 5 beygirlik mazotla çalışan motorlarını üreten koskoca Şakir Zümre fabrikası artık Soba ve Kumbara üretmeye başlamıştı.
Şakir Zümre 1966 yılında bu fani hayata veda ederken Türkiye’nin ilk kara, hava ve deniz bombalarını üreten fabrikası da 1970’de kapısına kilit vurdu ve milli üretim de resmen sona erdi.
Cumhuriyetle yaşıt savunma sanayiindeki Şakir Zümre’nin sıfırdan alın teriyle var ettiği milli kurum böylece yok edildi. O fabrika kapatılmasaydı ve devlet üretimi destekleseydi bugün savunma sanayisinde ülkemiz kim bilir hangi seviyelere yükselecekti ama olmadı, olması istenmedi.
Bu millet Şakir Zümre gibi milli kahramanlarını asla unutmayacaktır. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.
Benzer şekilde Vecihi Hürkuş uçak fabrikası, Nuri Killiğil Silah ve mühimmat fabrikası, Nuri Demirağ uçak fabrikası, Devrim otomobili, Türkiye’nin ilk yerli traktörü HSG, Karakurt ve Bozkurt Buharlı lokomotif üretimleri ya kapatılarak ya bir suikasta kurban giderek yada hiç seri üretime başlatılmadan aynı kaderi paylaşmıştır.