Kuzey Amerika’dan Sektör Notları
Yaklaşık on yıldır Kanada’da yaşayan ve dünyanın ikinci büyük pazarı ABD’yi de yakından takip eden bir otomobil tutkunu ve yazarı olarak bundan böyle sizlere, Kuzey Amerikan otomotiv sektörü ile ilgili gözlemlerimi aktarmayı hedefliyorum.
Türk Otomotiv sektörünün dünyadaki yeri ve ulaştığı düzey nedeniyle sizleri kutluyorum. Türkiye’nin bu alandaki küresel rekabete katılımı ve başarılı olma çabaları, kuşkusuz hiç bitmeyecek bir süreç.
Yaklaşık on yıldır Kanada’da yaşayan ve dünyanın ikinci büyük pazarı ABD’yi de yakından takip eden bir otomobil tutkunu ve yazarı olarak bundan böyle sizlere, Kuzey Amerikan otomotiv sektörü ile ilgili gözlemlerimi aktarmayı hedefliyorum. Her ne kadar dünya otomotiv sanayi giderek daha küresel bir nitelik kazansa da, büyük bölgesel pazarlar arasındaki ürün farklılıkları daha uzun bir süre geçerli olacak.
Yakın geçmişteki küresel finansal krizde, araç üretimi 2007 yılındaki 15.1 milyondan % 40’lık azalışla 2009’da 8.6 milyon adete inen Kuzey Amerika Otomotiv Sanayi, bu krizden sonra herşeye rağmen geleceğe olumlu bakmayı sürdürüyor. ABD’nin bu yılki otomobil ve hafif ticari araç üretiminde 17 milyona ulaşmak sürpriz olmayacak.
Kuzey Amerika’daki üç büyük üreticiden ikisinin iflasından sonra, ABD, Kanada ve Ontario eyalet hükümetlerinin katkısıyla yeniden “yüzdürülen” General Motors ve Chrysler’in 17 milyar doları bulan bu desteklerin karşılığını verdiğini söylemek mümkün. Bu kurtarma operasyonunun yan sanayideki yüzbinlerce işi kurtardığını söylemek de abartılı olmaz. General Motors, yeni bir yapılanmayla ve daha az sayıda marka ile yoluna devam ederken Chrysler’in FIAT ile birleşmesi, dünyanın 7. Büyük otomobil üreticisini doğurdu. (FCA: Fiat Chrsyler Automobiles)
Tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşamış olsa da Kuzey Amerikan otomotiv sektörü, bu yüzyılın ilk on yılında, kalite, verimlilik ve maliyet açısından başarılı oldu.
Bu yazımızda, dünyanın en büyük yönetim danışmanlığı firmalarından McKinsey & Company’nin araştırmalarından da yararlanarak özellikle yan sanayi açısından tespit ve öngörülerde bulunacağız:
Rakamlarla Kuzey Amerikan Otomotiv Yan Sanayi Performansı
2001-2010 arasındaki on yıllık dönemde, orta sınıf bir sedandaki (Toyota Camry) yan sanayi katkısı, 13,400 dolar idi. 2010 yılı sabit kurlarıyla hesaplanan bu tutar on yılda 2,900 dolarlık bir düşüş gösterdi. Bu da araç başına yılda ortalama yüzde 2.4’lük bir düşüş demek. Makroekonomik koşullarda önemli bir değişiklik olmaması halinde bu maliyet iyileştirmelerinin, bir on yıl daha sürdürülmesi mümkün görülüyor.
Ancak bu 2,900 dolarlık “tasarrufun” yan sanayiye kar artışı olarak yansıdığını söylemek mümkün değil. Bu rakamın kabaca yüzde 50’si, araçlardaki daha yüksek donanımların maliyet artışı olarak sindirildi. Öte yandan, Amerikan hükümetinin getirdiği ve yakıt ekonomisi ve ve güvenliğe yönelik yeni yasal düzenlemeler, ana üreticilere (OEM) araç başına 600 dolarlık yük getirdi. Firmalar bunun 200 dolarını emisyon ve yakıt ekonomisi, 400 dolarını da yeni ya da geliştirilmiş güvenlik donanımları için harcadı. Kalan 800 doları da yine ana firmalar, zorunlu olmayan yeni ve daha zengin donanımlar için kullandılar.
Sonuç olarak, Kuzey Amerika’daki yan sanayi verimlilik artışı ve maliyet düşüşünden doğrudan yararlanan taraf, ana üreticiler oldu.
Ancak küresel rekabetin çok yüksek olduğu otomobil sektöründe ana üreticiler de bu avantajları, büyük ölçüde tüketiciye yansıtmak zorunda kaldılar. Sektör bu performansa ulaşırken, çelik fiyatı % 30, petrol fiyatı ise % 250 arttı ve ucuz üretimin merkezi, dünyanın fabrikası Çin’deki işçilik ücretleri de üçe katlandı.
Ana sanayinin, önümüzdeki yıllarda da dünya ölçeğinde ortak mimari (platform) ve parça kullanımına daha fazla önem vermesi, yan sanayi firmalarını da daha fazla küreselleşmeye zorlayacak. Önümüzdeki yazılarda bu konuyu daha kapsamlı bir şekilde işlemeye çalışacağım
Haberin Kaynağı : TAYSAD
20.10.2014