İran'ın 55 Milyon Tonluk Petrokimya Rezervi Pazarı Canlandıracak
İran'a Uygulanan Yaptırımların Kalkması Türk Plastik Sektörünü Hammadde Yönünden Rahatlayacak.
İran ile BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya’nın yürüttüğü nükleer müzakerelerde anlaşmaya varılması ile ilgili Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu’nun açıklamaları aşağıda yer alıyor…
Anlaşma ülkemiz açısından ve özellikle Türk plastik endüstrisi büyük bir önem taşıyor. İlk planda bu anlaşmanın etkisi ile petrol ve dolayısıyla petrokimyasal ürünlerin fiyatının düşmesi plastik firmalarımızın bilançolarını olumlu yönde etkileyecek. Ancak sektörümüz açısından daha da önemlisi anlaşmanın uzun vadeli etkileri olacak.
Türk plastik sektörü işleme kapasitesi ile bugün Avrupa’nın ikinci, dünyanın yedinci büyük üretim hacmine sahip. Ambalaj, inşaat, elektrik-elektronik, beyaz eşya, otomotiv başta olmak üzere birçok sektöre plastik ürün üreten plastik sektörü en büyük sorunu güvenli hammadde temininde yaşıyor.
Örneğin geçen sene 8,5 milyon tona yakın ürün işleyen plastik sektörü 6 milyon tona yakın polimeri güvenli bir şekilde tedarik etmeye çalıştı. Yurtiçinde petrokimya endüstrisi yetersiz ve rekabetçi olmadığından bu ürünleri dünyanın petrol ve gaz kaynağı zengini birçok ülkesinden ithal ettik.
Komşumuz İran ise petrol ve doğalgaz konusunda dünyanın en önemli kaynaklarına sahip. Örneğin petrolde dünyanın dördüncü, doğalgazda ise dünyanın en büyük rezervlerine sahip bir ülke. Doğal kaynaklar yönünden böyle bir zenginliğe sahip olan İran, aynı zamanda petrokimya alanında da 55 milyon tonluk bir kapasiteye sahip. Ayrıca bu kapasiteyi büyütmek üzere sürekli yatırımlar yapıyor. Ülkenin amacı sahip olduğu doğal kaynakları işlenmemiş olarak ihraç etmek yerine petrokimyasal ürün olarak ihraç etmek.
Türkiye’nin toplam petrokimyasal mamul üretim kapasitesi yurtiçi talebin sadece yüzde 15’ini karşılayabiliyorken; İran’ın kendi iç piyasasından aldığı talep sadece 9 milyon ton. Bu nedenle petrokimya üretiminin minimum 46 milyon tonluk bölümünü ihraç etmek zorunda. Dolayısıyla komşumuz İran ile Türkiye’nin ihtiyaçları birbirini tam destekler ve tamamlar durumda.
Nükleer görüşmelerin olumlu sonuçlanması öncesi İran’a uygulanan yaptırımlar, İran’la Türkiye’nin bu konudaki işbirliğini güçleştirmişti ve birçok proje de beklemeye alınmıştı. Nitekim daha önceki yıllarda Ekonomi Bakanlığımızca gündeme getirilen Türkiye-İran Serbest Bölgesi gibi projeler artık hızlanacaktır. Tüm bu projeler ve ticaretin liberalleşmesi Türk plastik mamul üreticilerinin hem İran’a ihracatını arttıracak hem de ihtiyaç duyduğumuz petrokimyasal hammaddeleri ticaretini kolaylaştıracaktır.
Türkiye-İran ticaretinde önemli bir nokta da; dünya ticaretinde en büyük engeli teşkil eden lojistik maliyetlerin iki komşu ülke arasında minimum düzeyde olmasıdır. Böyle bir yapı ile iki ülke ticareti arttığı gibi, iki ülkenin petrokimya ve plastik endüstrilerinin işbirliği; özellikle global pazarlarda çok güçlü ve rekabetçi bir ticaret ilişkisinin oluşmasına katkı sağlayacak ve Türk plastik sektörünün ihracat artışına önemli bir ivme kazandıracaktır.
Dünya çapında başarılı endüstrilerinden biri olan Türk plastik sektörünün tedarik sorunun çözümü için Türkiye’nin zengin doğal kaynak sahip ülkeleri ile uluslararası kümelenme modelli işbirliklerini artırmasının ülkemizin ekonomik gelişimi açısında büyük önem taşıdığına inanıyoruz. Böylece sektörümüzün hammaddesinin tedarik güvenliğini sağlamış, başarı grafiğinin devamlılığını garanti etmiş oluruz.
Haberin Kaynağı : İlyada İletişim
10.08.2015