Garanti Yönetim Sisteminin Önemi
Bu anlaşmalar ya “referans pazar” modeline dayanmakta, ya da son zamanlarda gittikçe artan ve bir alternatif veya eski anlaşmalara bir ilave haline gelen “kabul oranı” modelini benimsemektedir.
Araç üreticilerinin tedarikçiler ile yaptıkları ve ayıba karşı tekeffülü konu eden anlaşmalar son yıllarda daha fazla önem kazanmaktadır. Bu anlaşmalar ya “referans pazar” modeline dayanmakta, ya da son zamanlarda gittikçe artan ve bir alternatif veya eski anlaşmalara bir ilave haline gelen “kabul oranı” modelini benimsemektedir. Bu anlaşmalar, “Warranty Agreement, Design responsibility Agreement, Vendor Lost Recovery Programm” olarak da bilinmektedir. Bu tür anlaşmaların amacı, dünya çapında münferit olarak tespit edilen ayıplar için basitleştirilmiş bir hesaplama modeli yaratmaktır. Zira bu tür durumlarda, ayıplı mal için talep edilen meblağ göz önünde bulundurulduğunda, Orjinal Parça Üreticisinin (OEM) ayıbın ve hasarın ispatlanması için yaptığı zahmet ve masraf hiç bir şekilde makul oranda olamayacaktır. Fakat genel bir değerlendirme yapıldığında, her münferit olayın neticeten bir külfet teşkil etmesinden dolayı, OEM de rücu hakkından vazgeçmek istememektedir. Bu tür anlaşmalarda ayıba karşı tekeffül sorumluluğu, mal üretim sahasını terk ettikten sonra tespit edilen ayıplar için sınırlandırılmıştır.
1. Referans Pazar
Bu model bazında rücu hakkının hesaplanması için öncelikle referans pazar (“gönderme zorunluluğu olan pazar” olarak da bilinir) ve referans olmayan pazar (“gönderme zorunluluğu olmayan pazar”) sınıflandırılması yapılmalıdır. İncelemesi için tedarikçiye ulaştırılan ve ayıplı olduğu iddia edilen malların hangi piyasadan gönderileceği bu sınıflandırma ile kararlaştırılır. Tedarikçi de sadece kendisine ulaştırılan bu mallar vasıtasıyla üreticinin iddia ettiği ayıbın mevcudiyetini inceler.
Eğer tedarikçi genelde kendisinin yaptığı inceleme sonucu malın gerçekten ayıplı olduğunu tespit ederse, kendisi için her bir ayıplı mal için belirli bir tazminat ödeme yükümlülüğü doğacaktır. Bu tazminat ise OEM’in ödediği alış fiyatıyla önceden belirlenmiş bir faktörün çarpılması sonucunda belirlenir. Bu faktör, ayıplı malın değiştirilme masrafları ve referans pazarında tespit edilen ayıp oranı ile dünya pazarında tespit edilen ayıp oranı gözetilerek hesaplanır. Yani tekeffül masraflarının belirlenmesi, ayıplı malların gerçek miktarı/sayısı gözetilmeksizin sadece istatistiki verilere dayandırılmaktadır.
2. Kabul İşlemi
Kabul işlemi bazında rücu hakkının tespiti ilk etapta tedarikçinin ulaştırdığı ürünleri değişik ürün sınıflarına ayırmaktan geçmektedir. İkinci etapta tedarikçinin teslim ettiği ayıplı ürünlerden dolayı dünya genelinde meydana gelen nakliyat, depolama, montaj ve demontaj gibi masraflar ilgili ürün sınıfına göre dağıtılmaktadır. Bunu müteakip ilgili ürün sınıfına ayıplı diye dağıtılmış olan ürünler belirli bir adet seçilmektedir. Bu sayı (numune) genelde 10-20 % gibi bir oranla kısıtlanır. Ayıplı oldukları iddiasıyla iade edilen ürünlerin gerçekten ayıplı olup olmadıkları tespit edilir. Alınan numunedeki ayıplı mal ayıpsız mal adetine göre bir oran belirlenir (örneğin aynı cins ürün olmak kayıdıyla incelenen yüz adet üründen yirmisi ayıplıysa, bu durumda ayıp oranı yüzde yirmi olarak tespit edilecektir). Bu oran ise önceden belirlenmiş bir süre zarfında dünya genelinde oluşan ve ayıplı maldan doğan masraflarla çarpılır. Böylece tedarikçinin dünya genelinde bir ürün gurubunda oluşan masraflardaki payı tespit edilir.
3. Sorumluluk ve sigorta hukuku açısından doğuracağı sonuçlar
Hemen hemen her hukuk sisteminde tekeffülün şartlarından olmaslarına rağmen,h er iki modelin ortak yönü olarak, bütün ürün sayısıyla ilgili ayıbın varlığı ve gerçek masraf tutarının ispatı aranmaksızın, tekeffülden doğan masraflar tedarikçiden talep edilir. Örnek pazarı modelinde belirtildiği gibi belirlenmesi gereken faktör ayıbın mevcudiyetini gözetmeksizin -yollama zorunluluğu olmayan- pazarlardaki benzer ürünleri de ayıplı olarak hesaba katar. Talep edilen tekeffül masraflarıın temeli de, gerçek bir ayıbın ıspatı aranmaksızın, matematiksel-istatistiki bir faraziyeye bağlıdır.
Kabul işlemi modelinde de, oranın tespitinde gözetilmeyen ürünler bakımından, tedarikçi kabul edilen oran düzeyinde ayıbın ispatından feragat etmektedir. Ayrica göz önünde bulundurulmalıdır ki masrafın veya ayıbın ispatından feragat etmek sadece sorumluluğun genişletilmesi anlamına gelmemektedir, aynı zamanda tedarikçi bu yolla sigorta kapsamının dışında bırakılmaktadır. Bunun nedeni sadece sigorta şirketlerinin genellikle genelleme bazında yapılan bir hesaplamayı kabul etmemeleri değildir. Sigorta şirketleri münferit olayları da birlikte ele alabilmektedir, lakin mevzubahis durumlarda münferit olaylar arasında gerçek bir bağ görmemektedir. Böylece sigorta şirketler her münferit olay için tedarikçinin kişisel katılım payına baş vurmaktadır.
4. Özet
“Referans pazarı” modelini veya “kabul işlemi” modelini baz alan tekeffül anlaşmaları genellikle gelişim ve/veya ürün tedariği için sipariş almanın önkoşuludur. Dünya genelinde meydana gelen münferit ürün hatasına işaret etmek, çeşitli ürünleri seri olarak OEM’e teslim eden tedarikçiyi aldatmamalıdır. Zira her ürüne ve hata yatkınlığına göre her bir münferit olay toplamda ciddi bir rakam teşkil edebilir. Bundan dolayı şirketler bu tür modelleri itirazsız kabul etme hatasına düşmemelidir. Bu konuya hukuki bir yaklaşım önemli bir ilk adım olsa da, tek başına yeterli sonuçları doğurmayacağı da aşikardır. Şirketler bütünsel bir Warranty Management System kurmak zorundadır. Böylece müşterinin ayıba karşı tekeffül haklarını nitelikli bir şekilde karşılamak için, gerekli teknik ve ticari altyapı sağlanmış olacaktır.
Haberin Kaynağı : TAYSAD
21.10.2014