Covid-19 Salgınında Şirketlerin Hukuki Sorumluluğu Büyük Önem Taşıyor
TAİDER üyesi ve Moral & Partners Hukuk Bürosu Yönetici Ortağı Vefa Reşat Moral: Covid-19 Döneminde Şirketlerin Hukuki Farkındalığı Büyük Önem Taşıyor
TAİDER üyesi ve Moral & Partners Hukuk Bürosu
Yönetici Ortağı Vefa Reşat Moral: Covid-19 Döneminde Şirketlerin Hukuki Farkındalığı Büyük Önem Taşıyor
TAİDER Aile İşletmeleri Derneği’nin koronavirüs salgını sürecinde üyeleriyle bilgi ve tecrübe paylaşımını devam ettirmek üzere düzenlediği “TAİDER Konuşuyor” çevrim-içi paylaşım ve bilgilendirme serilerinin ikincisi gerçekleşti. “Covid 19-İş Hayatında Hukuki Yaklaşımlar” başlığında Covid-19 sürecinin iş hayatına hukuki yansımalarını değerlendiren TAİDER üyesi ve Moral & Partners Yönetici Ortağı Vefa Reşat Moral; iş yerinde bir çalışanda Covid-19 virüsünün pozitif çıkması halinde bunun iş kazası olarak nitelendirilebilme riski bulunduğu; işverenin belli dönemlerde, nisan-ekim ayları arasında toplu izin kullandırabilme hak ve yetkilerinin mevcut olduğunu belirtiyor.
Türkiye’deki aile şirketlerinin kurumsallaşmasını ve kârlı sürdürülebilir büyümesini destekleyerek, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla faaliyetlerini sürdüren TAİDER Aile İşletmeleri Derneği, Covid-19 salgınına yönelik olarak alınan tedbirler çerçevesinde çalışmalarını #taiderkonuşuyor başlığıyla dijital ortama taşıdı. Bu kapsamda düzenlenen “Covid-19 İş Hayatına Hukuki Yansımalar” etkinliğinin konuğu TAİDER üyesi ve Moral & Partners Hukuk Bürosu Yönetici Ortağı Vefa Reşat Moral, oturum yöneticisi ise TAİDER üyesi ve Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı oldu.
Risk Yönetimi Komitesi Kurulmasında Fayda Var
Covid-19 sürecinde şirketlerde İcra Kurulu ve Yönetim Kurulu ile eşgüdümlü çalışacak Risk Yönetimi Komitesi kurulmasının çok faydalı olacağını belirten Moral, “Risk yönetim komitesi; İK, satın alma, finans, pazarlama, resmi makamlarla ilişki yönetimi gibi alanları eşgüdümlü yöneterek, icra ve yönetim kurullarını bilgilendirmeli, strateji oluşturmalarına etkin katkı sağlamalı. Bu süreçte finansal planlama ve nakit akışı yönetimi öne çıkıyor. Kısa vadeli tedbirlerin, tahsilatların, alternatif finansal kaynakların doğru ve aktif şekilde yönetilebilmesi gerekiyor. Tedarik zinciri yönetimi çok elzem, alternatif tedarik alanlarının oluşturulabilmesi, bu süreçlerin yönetilebilmesi önemli. Sözleşme yönetimi ve uyum süreçlerinin takip edilebilmesi gerekiyor. Şirketlerin çok yönlü hukuki farkındalığı büyük önem taşıyor” dedi.
Bu süreçten çıkamayan şirketlerin de olacağını belirten Moral, “Bu şirketlerin ana problemi bilançolarındaki bazı kalemlerin değersizleşmesi veya sürecin sonunda belirli bir zarara uğramalarından çok, herkesin vurgu yaptığı “nakit akışı” sıkıntısı. Nakit akışını yönetebilenler bu zor dönemden çıkacaklar. Bu dönem şirketler belki üç ay zarar yazabilirler ama eğer nakit akışını doğru ayarlayabilirlerse bu süreci atlatırlar ve ondan sonra da yarayı sarabilirler” şeklinde konuştu.
Salgın Mücbir Sebep Olarak Görülüyor
Mücbir sebebin sözleşmelere etkisinden de bahseden Moral, “Geniş çevrelerce salgının tek başına mücbir sebep oluşturduğu, pandeminin Sözleşmeye etkisinin her bir sözleşmenin tarafları, edimlerin niteliği dikkate alınarak özel durma göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Mücbir sebep ile etkilenen edimler arasında mutlaka nedensellik olmalı. Bir ticari işletmenin veya fabrikanın salgına bağlı olarak kapanışı ve üretimi gerçekleştiremeyişi gibi etkilenen tarafın o sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirememesi arasında bir nedensellik bağı olmalı. Taraflar iyi niyetle sözleşmeyi ayakta tutmak iradesi altında hakkın kötüye kullanımına sebebiyet vermeksizin hassas şekilde hareket etmeli. ” dedi.
İşverenin Toplu İzin Kullandırma Hakkı Mevcut
Kısa çalışma ödeneği ve devletin tanıdığı haklarla ilgili olarak ise şunları söyledi Moral: “Çalışma ortamında, iş yerinde Covid-19 virüsünün pozitif çıkması halinde bunun iş kazası olarak nitelendirilme riski var. Zira geçmişte H1N1 döneminde işyerinde pozitif virüs vakasının iş kazası olarak nitelendirilebileceğine ilişkin yaklaşım mevcut idi. İşverenlerin en önemli önceliği bu şekilde bir iş kazasına mahal verecek bir ortamın oluşmamasını temin etmek ve iş akitlerini mümkün mertebe istihdamı sağlamak yolunda ayakta tutabilmek. Bunlar olmuyorsa iş yerinin faaliyetlerinin durması veya çalışma sürelerinin azalması halinde kısa çalışma uygulaması başvurulacak en sağlıklı yöntemlerden bir tanesi. Şartların gerçekleşmesi halinde çalışanın bürüt kazancının %60’ı ve toplamda da asgari ücretin %150’si, yani yaklaşık 4 bin 500 TL’ye kadar fayda temin edebilmek mümkün. En az 60 gün süre boyunca hizmet akdine tabi olarak çalışır. Son 3 yıl içinde de en az 450 gün işsizlik sigortası pirimi hakkında ödenen çalışanlar için kısa çalışma ödeneğinde faydalanma hakkı mevcut. Bunun yanında birtakım tedbirler uygulanıyor; evden çalışma, idari, ücretli izin kullanımı gibi. İşverenin belli dönemlerde, nisan-ekim ayları arası toplu izin kullandırabilme hak ve yetkileri mevcut.”
Yargı Süreçlerinde Hak Kaybı Yok
Getirilen geçici yasal tedbirler ışığında 30.04.2020 tarihine kadar mahkeme ve icra dairelerinde alacaklı-borçlu ve davacı-davalı Tarafların hak kaybı yaşanmaması adına yasal süreler durmuştur.
İşyerleri için Kira Ödeme Yükümlülüğü Ortadan Kalkmadı
İşyeri kira sözleşmelerinde getirilen tedbirlerin Şirketleri rehavete sevk etmemesi isabetli olur. Şu aşamada 30.06.2020 tarihine kadar Kiracı’ya bir nefes alma hakkı tanınmıştır. Tedbir süresinin sonundan itibaren, 30.06.2020 tarihine kadar ödenmeyen kira bedelleri varsa bu bedellerin ödenmesi gerekecek ve Kiraya Veren’in fesih ve tahliye hakkı yeniden işlev kazanacaktır.
TAİDER hakkında ayrıntılı bilgi için: www.taider.org.tr
TAİDER Aile İşletmeleri Derneği, ülkemiz aile işletmelerinin yüksek performanslı, uluslararası yönetim ilkelerine sahip, ülkemize değer yaratan ve sürdürülebilir kurumlar haline gelmelerine destek veren, üyelerinin en iyi uygulamaları ve çözüm gerektiren sorunları paylaşabilecekleri, dünyanın önde gelen aile şirketleri ile iletişim kurabilecekleri ve gelecek nesillerini geliştirebilecekleri önder kurumdur. Türkiye’deki aile işletmelerinin nesiller boyu gelişmesi, ülkemiz ekonomisinin daha sağlıklı ve kalıcı büyümesine destek olmak amacıyla 2012 yılında kurulmuştur ve 65 ülkede 4000 iş ailesinin buluştuğu İsviçre merkezli Uluslararası Aile İşletmeleri Ağı (Family Business Network International) Türkiye paydaşıdır.