H. Yücel Koç
C-Level
Geçtiğimiz günlerde global bir şirketin etkinliğine katıldım. Harika bir etkinlikti. Şirket ülkemizin onlarca güzide şirketine çözüm ortağı olmayı başarmış, saygın bir kurum. Dünyada da ülkemizde de saygınlığını kanıtlamış bir şirket.
Şirketin üst düzey yöneticileri kısa kısa konuşmalar için sahneye çıktılar. Arkalarındaki dev ekranda isimlerinin altında kısaltılmış halleriyle unvanları yazıyordu. C-Level standardında. Ama ben bu unvanların büyük çoğunu ilk defa görüyordum. İnanın cehaletimle ilgisi yok. Bu unvanların bilinen eski isimlerine sahip insanlarla birçok proje yürüttüm. İçeriklerine işim gereği yeterince hâkim olduğuma eminim. Ama isimler C ön harfiyle başlayarak İngilizce kısaltılıp, anlamlandırıldığında başka bir şeye dönüşüyor. Açıklamaları zor hal alıyor. Bir de anladım ki C-Level pozisyonların çeşitlendirilmesi çok da zor değil. O nedenle de çok fazlalar. C-Level Amerika’dan dünyaya yayılmış bir unvan sınıflandırma sistemi. Çoğumuz ilk CEO ile aşina olduk ve hızla kabullendik. CEO hayatımıza girene kadar, en üst düzey profesyonel pozisyon Genel Müdür’dü, ya da hissedar olmayan İcra Kurulu Başkanı.
“Chief Executive Officer” (CEO) hayatımıza girince eski isimli bu pozisyonlara burun bükmeye başladık. Oysa bu pozisyonlardaki insanlarla, CEO’lar aynı insanlardı. Şimdi içinizden ama onun anlamı şu, diğerinin anlamı bu diyeceksiniz. Tamam yeni kavramla içerik biraz genişlemiş olabilir ama inanın öz aynı. İsminizin altına yazılan unvanların farklı tanımlamaları sizi farklı insana dönüştüremez. O unvanların anlam içeriklerini kapsayabilecek, eğitim, tecrübe, anlayış, farkındalık içselleştirmesi gibi gerekliliklere sahipseniz bulunduğunuz yeri doldurabilirsiniz.
Yakın bir zamanda yeni mezun bir aile üyesi 3. kuşak ben CBDO (Chief Business Development Officer – İş Geliştirme Müdürü dediğimiz pozisyon) olmak istiyorum diye gelmişti. Annesi ismi çok havalı bulmuş, oğluna da çok uygun olduğuna kesin emin olmuştu. Babası da açılımını aklında bile tutamadığı, hatta okuyamadığı bu pozisyona sevgili oğlunu yerleştirmek zorunda kalmıştı. Uzun süre yeni oluşturulan bölümün tek çalışanı olarak, unvanın (CBDO) verdiği dayanılmaz ağırlıkla, Türkçe ünvanlı bütün yöneticilerin yöneticisi olduğu inancıyla işe gelip gitti. Nihayet baba, şirket içi dağılan iç huzuru düzeltmesi gerektiğini gördü ve oğlunu yurtdışına yüksek lisansa gönderdi. Tehlike geçici olarak bertaraf edildi. Okulu bitirip döndüğünde C-Level unvanlar nerelere evrilir, delikanlının annesinin kulağına hangi unvan hoş gelir, yaşayıp göreceğiz. Steve Jobs Kendi C-Level unvanını kendisi bulmuştu. “CKIA” Chief Know It All. “Her Şeyi Bilen Şef.” Belki bizim eski CBDO yüksek lisanstan dönünce CKIA olmayı ister.
Lütfen unvanlarla Steve Jobs’un yaptığı gibi dalga geçtiğimi düşünmeyin. Kurumlar büyüdükçe, teknoloji geliştikçe ve sosyal hayat çeşitlendikçe yeni yeni unvanlarda hayatımıza girmeye devam edecek. Bu bir ihtiyaç meselesi. Bu yeni unvanları ihtiyaçlar dayatıyorsa ve verime katkıları oluyorsa ne ala. Ama global şirketlerde var bizde niye olmasın mantığıyla dağıtılan unvanlar şirket iç barışı tehdit etmekle kalmaz verimliliğe de darbe vurur. Üç yıldır bir şirkette CEO (Chief Executive Officer) ve CFO (Chief Financial Officer) kavramını anlatıyorum. CFO’yu oturttuk. Yaklaşık iki yıldır kavramın anlamını dolduran bir CFO’muz var. Ama CEO’yu oturtamadık. Kavramın bilinen ve kanıksanmış geleneksel iş yapış biçimine oturması umduğumdan da daha zormuş. Kavramın pekişmesini, anlaşılmasını, kabullenilmesini bekliyoruz. O pozisyona oturacak kişinin, pozisyonun kabullenilmesinden daha kolay olduğunu da yaşayarak anladım.
İşin özü, değişimler sancılı süreçler. Unvan değişimleri de bu sancılı süreçlerin bir parçası. Ama hiç de basite alınacak bir konu değil. Bol keseden, özensiz seçimlerle dağıtılan unvanlar şirketler için büyük riskler taşır. Özellikle yeni nesil unvanlar için bilinçsizce talepkâr olan yeni kuşak aile bireylerine karşı temkinli olunmalıdır. Verimi, rekabeti, sürdürülebilirliği, inovasyonu önceliklemeyen hiçbir unvan şirketlere yenilikmiş gibi sunulmamalıdır. Önce kavramların içi doldurulmalı, bünyenin kabul ettiği görülmeli ve doğru kişiyle bütünleştirilmelidir.