Beyaz Eşya Yan Sanayi Üreticisi Konveyör, 6. İşletmesini Avrupa’da Açtı
Geçtiğimiz aylarda, 6. lokasyonunu KONVEYOR POLSKA markasıyla Polonya’da açan Konveyör Beyaz Eşya ve Otomotiv Yan San. Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Basri Aksu ve Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Yasemin Aksu’dan yurtdışı yatırımları ve şirketin 2018 yılı faaliyetleri hakkında bilgiler aldık.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Deniz Yasemin Aksu: Klasik bir giriş yaparsak, 1990 yılının bir kış gününde İstanbul’da dünyaya gelmişim; bu açıdan bakıldığında, aslında kendimi bildim bileli hayatımda Konveyör’ün iziyle büyüdüm denilebilir. Robert Kolej’de okurken, yazları şirketin farklı birimlerinde ve kademelerinde çalışma fırsatı edindim; University of Warwick’te lisans derecemi okurken biraz uzak kalsam da, yüksek lisans bitirme projemi Türkiye’deki ERP uygulamalarına örnek olması adına Konveyör üzerine detaylı bir vaka çalışması yaptım.
Mezuniyet sonrasında yaşayacağım ilk iş deneyimimin kesinlikle farklı bir şirkette, mümkünse farklı bir sektörde olmasını amaçlıyordum – hem aynı sektöre ve şirkete bağlı kalınca istisnasız oluşan iş körlüğü sürecini geciktirmek, hem de işveren-çalışan madalyonunun diğer yüzünü farklı sıfatlara bağlı olmadan yaşamak istedim. Böylelikle bir Türk hazır giyim markasında 2 yıllık bir maceram oldu ve bu macerada Konveyör’de edinemeyeceğim “iyisiyle ve zoruyla” çok değerli deneyimler edindim. Son 2 yıldır da, Konveyör’ün çeşitli fabrikalarında ve farklı pozisyonlarda, şirketi mutfağından tanıyarak görevler sürdürüyorum; en güncel olarak satış departmanımıza bağlı olarak çalışmaktayım. Ayrıca BEYSAD’ın yeni dönem Yönetim Kurulu Üyesiyim. Burada derneğimiz üyelerinin iş hayatındaki en genç jenerasyonlarının oluşturduğu Genç BEYSADlılar komitesinin de lideri olarak görev yapmaktayım.
Konveyör’ün yaptığı çalışmalara ve yurtdışı lokasyonu yatırımına ilişkin bilgi verir misiniz?
Hasan Basri Aksu: Konveyör, 1979 yılında konveyör/taşıyıcı sistemleri imal etmek amacıyla kurulmuştur. Bu günkü ismimizin yanı sıra, bir havai konveyör zinciri linkinin stilize edilmiş hali olan logomuz da ilk kuruluş günlerinden kalmadır. Zaman içinde ve özellikle 1992’den sonra; konveyör işlerini sonlandırarak tamamen bir “beyaz eşya yan sanayi şirketi” hüviyetine bürünmüş olmamıza rağmen, gerek geçmişimize saygı, gerekse bize özgü anlamı dolayısıyla “Konveyör” ismi değiştirilmemiştir.
Bu gün Konveyör yurtiçinde, Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesinde 2, Tuzla Serbest Bölgesinde (DESBAŞ) 1, Eskişehir ve Manisa Organize Sanayi Bölgelerinde 1’er olmak üzere, toplamda 5 işletme, 65.000 metrekare kapalı alan, ve 2300 çalışanla, bir beyaz eşya yan sanayi şirketi olarak faaliyetini sürdürmektedir. Kompresör hariç bütün soğutucu sistem elemanları (komponent) ve bakır borulardan klima ara bağlantı boruları başta olmak üzere, kurutma makinesi elemanları (komponent), fırın gaz nakil boru ve manifoldları, kombi-şofben ve ısı pompası (heat pump) bakır boruları uğraş alanlarımız olmaktadır. Üretimimizin %3’lük bir dilimini de otomotiv sektörü oluşturmaktadır.
Ciromuzun %45’i ihracattan; ihracatın da %80’ni AB ülkelerine, %10’u Kuzey ve Güney Amerika’ya, kalan %10’da Rusya, Ukrayna, Belarus ve bazı Ortadoğu ülkelerine yapılan satışlardan gelmektedir. İstenirse web sitemizden (www.konveyor.com) daha ayrıntılı bilgilere ulaşılabilir.
Faaliyetimizde belli bir ölçek ve olgunluğa geldiğimizi düşünerek, son 2-3 yıldır gözümüzü bir yurtdışı yatırım imkanına çevirmiş, Bulgaristan ve Romanya’da da incelemelerde bulunmuştuk. Yaklaşık 1 sene önce, Avrupa’da 5 ayrı ülkede işletmesi (şirketleri) olan büyükçe bir yan sanayi grubunun bütün işletmelerini ayrı ayrı satılığa çıkardığını öğrendik ve ilgimizi Polonya işletmeleri üzerinde yoğunlaştırdık. Gene yaklaşık 10 ay süren gidip gelmeler, çeşitli yönlerden yapılan incelemeler (finansal, hukuki, çevresel) sonucu ve 1 Ağustos 2018 tarihi itibariyle anılan işletmeyi/şirketi mevcuttaki işleri/müşterileri, makineleri, ve çalışanlarıyla birlikte satın almış olduk (kapalı alan: 10.000 metrekare, çalışan sayısı 230 kişi).
Polonya yatırım kararını alma sebepleriniz nelerdir?
Hasan Basri Aksu: Bu konuda hepsi bir arada etkili olmuş olan birkaç sebep sıralanabilir: 1) En az 3 senedir, ülkemizin Avrupa’da bozulmaya başlayan imajı dolayısıyla, 3 ayrı global müşterimizin de -adeta ağız birliği etmişçesine- bir doğu Avrupa ülkesine yatırım yapmamız konusunda ve her vesile ile telkinde bulunmaları (ki bunlardan biri, önceleri Türkiye’de yapmayı planladığı yatırımı Polonya’ya kaydırmış, orada yatırımı tamamlamış ve faaliyete de başlamıştır). 2) Önceki maddede anılan ve yatırımını Polonya’ya kaydırmış olan müşterinin, biz dahil ülkemizden olan yan sanayi kapsamındaki alımlarını azaltmaya başlaması dolayısıyla, aynı temayülün diğer global müşterilerde de başlayabileceği konusundaki endişelerimiz. 3) Satın aldığımız şirketin, bazı alanlarda bizimle rekabet içinde bulunması. 4) Türkiye’den sonraki en büyük beyaz eşya üreticisi olan Polonya’nın stratejik önemi ve bize yeni iş ve müşteri imkanları sunabilecek olması.
Konveyör’ün 6. İşletmesi “KONVEYOR POLSKA” Polonya’da Faaliyete Geçti
Satınalma sürecine ilişkin zorluklar/kolaylıklar hakkında bilgi alabilir miyiz?
Hasan Basri Aksu: Biz bütün masrafları göze alarak, sürecin en başından itibaren uluslararası danışman ve denetim kurumlarıyla çalışmayı yeğledik. En başta, danışman kurumumuz Polonya’daki şirketle ilgili finansal bilgileri onların danışman kurumundan temin etti, birlikte inceledik ve bir ön-fiyat tespit ettik. Karşı tarafa iletilen fiyatın uygun bulunması üzerine, Polonya’ya gidip şirkette incelemelerde bulunduk. İşçi bulma sorunu dışında her şey uygun gözüküyordu. Anılan sorunla ilgili olarak da, vermiş olduğumuz ön-fiyatı revize edip bir miktar düşürdük ve karşı tarafa –sebebiyle birlikte- bildirdik. Revize fiyatın da uygun bulunması üzerine finansal ve hukuki denetim kurumlarımızın denetim çalışmaları (due diligence) başladı… doğrusu, bu tür denetimlerin bu kadar uzun sürebileceğini (3-4 ay) ve bunlarla bu kadar ayrıntılı ve net sonuçlara ulaşılabileceğini beklemezdik (mesela “130 Euro’luk bir masraf kaydının olası bir denetimde vergi cezasına sebebiyet verebileceğinin tespit edilebilmesi” gibi). Her neyse, ulaşılan somut bulgular sonucu fiyatın bir miktar daha aşağı doğru revize edilmesi, ve her iki tarafın danışmanlarının birlikte uzunca bir süre daha çalışmalarından sonra sözleşmeler son hale getirildi. Bu aşamadan sonra iş, karşı tarafın Varşova’daki ofisinde önceden hazırlanmış olan 2 sayfalık bir noter belgesinin karşılıklı olarak imzalanmasına kalmıştı… evet, noter belgesinin imzalanmasıyla birlikte yani 1 Ağustos 2018 itibariyle Polonya’daki şirket bizim olmuştu, ama yeni sahipleri ve “KONVEYOR POLSKA” gibi bir yeni isimle şirketimizin Polonya kanunlarına göre resmen tescil edilebilmesi için geçtiğimiz Ekim ayının sonlarına kadar beklemek gerekecekti.
Polonya yatırım avantajları ve dezavantajlarına ilişkin bilgi alabilir miyiz?
Hasan Basri Aksu: Polonya’ya yapılan yabancı yatırımlar için gerekebilecek yeni makine, sistem vb. ekipmanın AB ülkelerinden temin edilmesi durumunda bir miktar devlet teşvikinin olduğunu biliyoruz. Ancak, bizim için böyle bir durum kısa-orta vadede söz konusu olmadığı için pek üzerinde durmadık. Asgari ücret veya genel olarak personel maliyeti Türkiye’de olduğundan %10 kadar daha fazla gibi duruyor. En büyük ve ülke geneli için geçerli olan problem, yeteri kadar iş gücü bulunamaması… Gençler, daha batıdaki AB ülkelerine gidip daha iyi şartlarla çalışmayı yeğliyorlar. İşçi açığı komşu ülkelerden (Ukrayna ve Belarus) gelen geçici işçilerle çözülmeye çalışılıyor, bizim şirkette de yaklaşık %25 oranında geçici işçi bulunduğu gibi… Eğer böyle bir problem olmasaydı, 1-2 sene içinde iş hacmimizi ikiye katlamak kolaylıkla mümkün olabilirdi, yani iş potansiyeli oldukça iyi… Elbette bu yatırımın bizim için bir diğer ve belki en önemli getirisi “uluslararası şirket” unvanını kazanmış olmamızdır, artık “Allah mahcup etmesin” diyelim.
Sizi rakiplerinizden ayıran özellikleriniz nelerdir?
Hasan Basri Aksu: Bu kapsamdaki en kayda değer özelliğimizin birbirinden çok farklı alanlarda çalışabiliyor olmamızdır diye düşünüyoruz. Elbette, ayrı ayrı konularda rekabet içinde olduğumuz bazı meslektaşlarımız var, iyi ki de varlar. Çünkü rekabetin olması iyidir… Rekabet şirketleri diri tutar… İster-istemez onların gelişmelerini ve rekabet güçlerinin artmasını sağlar.
Deniz Yasemin Aksu: Hasan Bey’in de söylediği gibi, çok çeşitli bir ürün yelpazemizin olması, müşterilerimiz adına bir one-stop-shop olarak faaliyet gösterebilmemize izin veriyor. Bu nedenle her ürün gamında, bizleri diri tutan, birbirinden güçlü ve dinç rakiplerimiz olmasına karşın, tüm ürün yelpazemiz için rakibimiz olabilen firma pek bulunmuyor.
Yeni yatırım ve Ar-Ge’ye yönelik çalışmalarınıza ilişkin bilgi alabilir miyiz?
Hasan Basri Aksu: Planlanmış yatırım olarak, Manisa OSB’sinden bir süre önce almış olduğumuz arsaya yakında yapımına başlanacak olan fabrika binamızı gösterebiliriz ki bu bina mevcut binamızdan 2-2,5 misli daha büyük olacak. Eskişehir OSB’sinden de büyükçe bir arsa aldık ama oraya sıra en az 2 sene sonra gelecek. Bunlar dışında makine veya otomasyona yönelik yatırımlarımız senelerdir kesintisiz olarak devam ede gelir, çoğu makinemizi de kendi imkanlarımızla imal ederiz… makine yatırımlarımız; ya yeni alınan işlerle, ya mevcut işlerde gerekli olan kapasite artırılması ihtiyacıyla, ya da mevcut makinelerin yenilenmesi/modernizasyonu ile ilgili olabilir. Bize göre, mevcuttaki bir işin verimliliğini ya da kalitesini artıran her uygulama birer Ar-Ge çalışması niteliğindedir. Bu manada, senelerdir Ar-Ge çalışmaları içinde olageldiğimizi; biri makine ve otomasyon sistemleri tasarım ve imalatı, diğeri yalın üretim ve hat dengeleme çalışmalarıyla haşır neşir olan 2 ayrı “Ar-Ge” ekibimizin (toplamda 5 mühendisle birlikte 30 çalışan) bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu arada üçüncü bir “Ar-Ge” ekibi olarak 12 çalışanımızın olduğu IT departmanımızdan da söz etmeliyiz. Onlar da, sürekli olarak ERP sistemimiz ile ilgili alt programların, ya da işletmelerden gelen talepler doğrultusunda çeşitli iş süreçlerinin geliştirilmesiyle ilgili programların yazılımı ve uygulamaları içinde bulunuyorlar.
Sanayi 4.0’ın Türkiye’de gelişimini nasıl görüyorsunuz? Bu yönde ön çalışmalarınız, tedbirleriniz var mı?
Deniz Yasemin Aksu: Sanayi 4.0 konusunu Türkiye’de herkesin konuştuğu, ve tam olarak ne hakkında konuşulduğunun anlaşılmadığı bir alan olarak görüyorum. Yanlış anlaşılmasın, kendimi kesinlikle konunun uzmanı olarak lanse edemem, fakat dillere pelesenk olmuş “robotlar gelecek, işimizi alacak, artık insana gerek olmayacak” sözlerinden daha öte bir oluşumdan bahsedildiğine inanıyorum.
Özünde Sanayi 4.0’ın; üretimin girdisi ve çıktısı olan bilginin, dijital olarak görünür kılınıp, işlenmesi ve daha farklı formatlarda kullanılarak iş süreçlerindeki, planlarındaki ve modellerindeki değişimi kapsayan bir kavramı temsil ediyor. Kaçınılması veya korkulması gereken bir konu olmasından ziyade, her firmanın kendine göre içselleştirip, kendi avantajlarını daha da öne çıkartacak şekilde kendine uyarlaması gereken bir evrim fırsatıdır aslında. Biz de Konveyör olarak, üst yönetimin tam desteği ve sahiplenmesiyle, sağlam adımlar atarak bu dönüşümün içindeyiz.
Hasan Basri Aksu: Elbette, son senelerin sürekli gündemdeki konuları olan IoT ve Endüstri 4.0 kavramlarını göz ardı edemezdik: 2 sene kadar önce MİT (mühendislik-inovasyon-teknoloji) adını verdiğimiz yeni bir departman oluşturduk ve daha önce bahsedilen 2 Ar-Ge ekibimizi bu departmana bağladık. Departmanın başına atadığımız arkadaşımıza da Ar-Ge ekiplerimizin işletmelerle koordinasyonunun sağlanması yanı sıra, Endüstri 4.0 hedefi doğrultusunda neler yapılabileceğinin araştırılması gibi bir görev de verdik. Arkadaşımız bir süre sonra, ilk yapılması gereken uygulamanın dijitalleşme olduğunu, yani makinelerimizin veri gönderebilir/alabilir hale dönüştürülmesi gerektiğini, bunun için de dışarıdan yardım almamızın söz konusu olabileceğini tespit etti. Sürece IT ekibimizi de dahil ederek, dönüşümü yapabilecek tedarikçi firmalarla yapılan toplantılar ve ilk 10 makinenin dönüşümü için alınan fiyat teklifleri sonrası, bu işi kendi imkanlarımızla ve alınmış bulunulan tekliflerin neredeyse dörtte bir maliyetine yapabileceğimiz ortaya çıktı. Deneme maksatlı ilk 2 makinenin 3 ay kadar önce başarıyla dijitalleştirilmesi sonrası, ilk plandaki diğer 8 makinenin süreci de önümüzdeki günlerde tamamlanmış olacak. Sözü edilen ilk 10 makineden merkeze gelecek verilerle, eğer söylendiği gibi %3-4 verimlilik artışı sağlanabilirse, ki buna inanıyoruz, sıra bir plan dahilinde Konveyör genelindeki makinelere gelecek. Elbette, fabrikalarımızı “soğuk ve karanlık” hale dönüştürmek gibi bir hayalimiz yok, ama Endüstri 4.0 doğrultusunda olabildiğince ilerlemek istiyoruz.
2017’ye göre 2018 yılı nasıl geçti? Geçen seneye göre üretim, satış ve ihracat oranlarınız değişti mi?
Hasan Basri Aksu: Biz 2018 yılı için reel değerde %5 civarı bir büyüme bekliyorduk. Ancak senenin ortalarından itibaren yaşanan malum olumsuz ekonomik gelişmelerle birlikte daralan iç piyasa neticesi, bu seneyi bir önceki sene seviyesinde kapatabileceğimizi görüyoruz. Bunula birlikte henüz yeni devreye giren Beyaz Eşya satışlarının ÖTV’den muaf olması sonucu iç piyasada bir miktar hareketlenme yaşanacaktır ama bu gelişmenin bizim için sene geneline yapabileceği etkiyi şimdiden kestiremiyoruz. İhracat tarafında ise herhangi bir olumsuzluk yaşamıyoruz.
Diğer taraftan, yukarıdaki değerlendirmede bu yılın Ağustos ayından itibaren bünyemize katılan Polonya işletmemiz hariç tutulmuştur. Bu işletmemizin de konsolide edilmesi halinde 2018’i 2017’ye göre %9’a yakın bir büyüme ile kapatabileceğimizi söyleyebiliriz. Eğer Polonya işletmemizden Polonya içi veya dışına olan satışlarımızın tamamını ihracat gibi düşünürsek; 2018 yılı sonu itibariyle ihracatımız, toplam ciromuzun %50’sini aşmış olacak.
Üyesi olduğunuz ve bu dönem yönetiminde bulunduğunuz BEYSAD-Beyaz Eşya Yan Sanayicileri Derneği hakkında neler söylemek istersiniz?
Deniz Yasemin Aksu: Bu sene 25. Yılını kutlayan BEYSAD, gücünü aldığı 186 üyesiyle, gerek ana sanayilerde, gerek bürokratik seviyelerde belli bir saygınlığa ve güvenilirliğe ulaşmış bir kuruluştur. Dünyada beyaz eşya alanında benzeri bir sektörel dernek bulunmadığı gibi, dernekler nezdinde de kendisinin uyguladığı stratejik yönetimi uygulayan az sayıda örneği bulunuyor. Tüm üyelerinin katılımıyla belirlenen stratejik yol haritasını temel alarak çalışmalarını sürdüren BEYSAD; bu dönemde üyelerinin uluslararası rekabetini arttırmak, insan gücünü kuvvetlendirmek ve hepimizin radarında bulunan Endüstri 4.0 bilinirliğini artırmak hedefleri doğrultusunda beş komiteyle çalışmalarını sürdürmektedir.
Tabii ki bu sene yeniden canlandırılan ve parçası olmaktan gurur duyduğum Genç BEYSADlılar’a özellikle değinmeden edemeyeceğim. Genç BEYSADlıları üyelerimizin kurucu ailelerinin, şirketlerinde görev yapmakta olan en genç nesillerini bir araya getiren bir oluşum olarak tarif edebiliriz. Gençlerimizin sektördeki sosyal çevrelerini oluşturmalarının öneminin yanı sıra, sektöre olan adaptasyonları ve yeni gelişmelere olan hakimiyetlerini artırmak da bir o kadar değerli… Bu nedenle sık sık bir araya gelerek hem kendi aramızda kurduğumuz dayanışmayla sosyal yardımlarda bulunuyor, hem de ilkini Bosch’ta gerçekleştirdiğimiz atölye çalışmalarıyla yetkinliklerimizi ve bilgimizi artırıcı faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Şu anda 30 kişi civarında olan Genç BEYSADlılar listemizin, giderek büyüyerek daha da kuvvetleneceğine inanıyorum.
16.01.2019