BASF Türkiye: Türkiye ve Bölgede Plastik Sektörü Büyümesini Sürdürecek
Dünyanın lider kimya ÅŸirketi BASF, 19. Yüzyılda baÅŸlayan Türkiye faaliyetlerini güçlü biçimde devam ettiriyor. Türkiye’nin plastik alanında da çok çeÅŸitli ürünleri kullanılan BASF’nin en dikkat çekici unsurlarından biri çevre duyarlılığı. BASF Türkiye Pazar GeliÅŸtirme Direktörü Ãœmit Hançer ve Performans Malzemele
-BASF’nin Türkiye geçmiÅŸi çok eski. Ciddi büyüklükte üretim tesisleri elbette var ama ilk akla gelen çok daha fazla olması yönünde. BASF’nin Türkiye’de üretime iliÅŸkin bakışı nedir?
Gündüz Tansel: Tarihsel olarak bakacak olursak, BASF dünyada 150 yıldır faaliyette ve Türkiye geçmiÅŸi de 135 yıla yakın. Önce ticari, sonra da üretici olarak, Türkiye geçmiÅŸi 1880’li yıllara dayanıyor. BASF açısından baÅŸlangıçta çevre ülkeleri hesaba katmadan, ulusal pazarı dikkate alıyoruz. Burada pazarın belli büyüklüğe ulaÅŸtığı alanlarda yatırım yapıyoruz..
Türkiye’de ÅŸu anda altı üretim tesisimiz var. Almanya’da ise bölgedeki taleplere parelel olarak 30 binden fazla kiÅŸinin çalıştığı dev bir yapıya sahibiz. Biz, Türkiye pazar verilerini çalışanlarımızla sürekli takip ediyoruz. Plastik için deÄŸerlendirme yapacaksak, sadece pazar büyüklüğü deÄŸil, hammaddeye uzaklık, diÄŸer maliyetler, enerji gibi unsurlar da devreye giriyor. Baktığınızda sanayinin, DoÄŸu Avrupa’ya, Türkiye’ye ve Uzak DoÄŸu’ya kaydığını görüyoruz. Kimya sektörünün geneli için yakın gelecekte bazı büyük yatırımlar göründüğünü söyleyebiliriz ancak Türkiye’de ÅŸuan için koÅŸulların ideal olduÄŸunu söylemek pek mümkün deÄŸil.
Ãœmit Hançer: Türkiye’nin 2023’e yönelik bir yol haritası var. BASF’nin faaliyette olduÄŸu diÄŸer ülkelerde olduÄŸu gibi sürekli bir deÄŸerlendirme içindeyiz. Hükümetin yaklaşımlarını takip ediyoruz, 2023 vizyonu çerçevesindeki çalışmalardan yorum çıkartarak gerekli adımların zamanında atılmasını saÄŸlıyoruz. BahsettiÄŸiniz yatırımlar olsun, diÄŸer unsurları da yakindan takip ediyoruz.
Yatırımlarımıza Türkiye’de 2000 yılında kurulmuÅŸ olan poliüretan üretim tesisi örnek gösterilebilir. BASF’nin plastik alanındaki deÄŸiÅŸik faaliyetlerine baktığımızda, Performans Malzemeleri biriminde Poliüretan ürünler, termoplastik üretanlar, mühendislik plastikleri, özel plastikler, stirenik köpükler, kompozit hammaddeler ve plastik hammaddeleri gibi kategorileri sayabiliriz. Türkiye, jeopolitik önemi, genç nüfusu, hızla büyüyen ekonomisi ve sanayisinin kaydettiÄŸi geliÅŸmeyle hemen hemen her sektörde faaliyet gösteren yatırımcıların ilgisini çekiyor. Kimyayı, tüm sektörlerin üretim sürecinin temel taşı olarak niteleyebiliriz. Bu nedenle Türkiye’deki kimya sektörü zaten Türkiye ile eÅŸ zamanlı ve organik bir biçimde büyüyor. Türkiye’de 800 çalışanımız var. Kuzey Afrika ve OrtadoÄŸu Bölgesi, Ä°stanbul’daki merkezimizden yönetiliyor.
Türkiye’de odaklandığımız endüstriler; genel olarak otomotiv, kiÅŸisel bakım ve ev bakımı ürünleri, beyaz eÅŸya, elektrik/elektronik eÅŸya, yapı malzemeleri, boya, tarım ve tekstil. Poliüretan, kiÅŸisel bakım, ev bakımı ve yapı ürünleri için önde gelen üretim tesislerine sahibiz. Saydığım sektörlerin geliÅŸmesiyle birlikte plastik sektöründeki talep de artacak, müşterilerimizle beraber o büyümeden pay almak istiyoruz.
-Çevre ülkeler için tahmininiz nedir?
Ãœmit Hançer: Orta DoÄŸu, dünyada ikinci en büyük poliolefin üreticisi ve emin adımlarla büyüyor. Bu nedenle Türkiye’nin, kimyasal ürünlerin dış ticaretiyle ilgili olarak özel ürünlere ve dönüştürmeye odaklanması gerektiÄŸini düşünüyoruz. Türkiye coÄŸrafi konumu nedeniyle avantajlı durumda ancak enerji ve hammadde maliyetleri açısından verilecek destekler yatırımların daha da artmasını saÄŸlayacaktır.
-Poliüretan yatırımı bu anlamda önem verdiğiniz bir yatırım gibi görünüyor?
Gündüz Tansel: Güncel duruma bakarsak 2013 sonu itibariyle, geçmiÅŸte poliüretanlar ve mühendislik plastikleri olarak ayrı yürütülen iÅŸkolları birleÅŸtirildi. Amacımız ortak sektörlere yönelik sinerji yaratmak. Yeni oluÅŸturulan bölümüne “Performans Malzemeleri” adı verildi . Bu baÅŸlık altında, poliüretan hammaddeler, TPU ve mühendislik plastikleri yer alıyorve bir ünite tarafından yönetiliyor. Mühendislik plastiklerinde pazarı sürekli izlemekteyiz. Ä°leride ortak bir tesis düşünülebilir.
Türkiye’de performans malzemelerinin geçmiÅŸine baktığımızda, 2000 yılında poliüretan pazarının belli bir büyüklüğe ulaÅŸtığını tespit ettik. O zamana kadar hammadde tedarikçisiyken, tesis satın alarak poliüretanda üretici konumuna geçtik. O zamandan beri Pendik tesisimizden üretim yaparak hizmet veriyoruz. Termoplastik poliüretanlar ve mühendislik plastiklerinde ise pazar belli bir büyüklüğe henüz ulaÅŸmadığı için bu ürünler Avrupa tesislerimizde üretiliyor ve bizim satış kanalımız ve teknik destek kanalımızla sanayilere ulaÅŸtırılıyor.
Poliüretanda büyümenin süreceÄŸini öngörüyoruz. Türkiye, Avrupa’nın ev tipi buzdolaplarında en büyük üretim üssü. Ayakkabıda da Türkiye‘de lider durumda; Ä°talya’yı pazar payı olarak geçti ve aranın açıldığını gözlemliyoruz. Talep artıkça, yerel ve ihraç pazarlarına giden bir üretim oluÅŸtukça, uzun yıllardır Türkiye’de olan bir ÅŸirket olarak bu geliÅŸmede yer alacağız.
-Türkiye, plastiği ilgilendiren tarafıyla özellikle petrokimya ve hammadde alanında Petkim ile hızlı başlangıç yapmış olmasına rağmen ihtiyacını karşılayacak denli hızlı gelişemedi. Sektörü sürekli izleyen biri olarak, nerede hata yaptık diyebilirsiniz?
Ãœmit Hançer: Buna bir hata olarak bakmamak lazım. Piyasaların kendi ÅŸartları oluyor. OrtadoÄŸu’da hammadde var ve o avantajla geliÅŸiyor. Türkiye deki üreticiler olarak aynı ürünlerle rekabet edemiyoruz. Böyle olunca biz de özel-farklı ürünlere yöneldik. Bu durumun aynı zamanda fırsat sunduÄŸunu da düşünüyorum.
Mesela, PP-elyaf ürünlere baktığımızda Türkiye'deki üreticiler iyi bir geliÅŸme yakaladı hatta Belçika’yı geçti. Bu durumu, belli bir dinamiÄŸin göstergesi-sonucu olarak da yorumlayabiliriz.
-Herkesin aklındaki soruyu da soralım, kimya şeytan mı yoksa melek mi?
Çünkü sonuç itibariyle doğal kaynakların tüketilmesini engelliyor ama bir taraftan da atıklar yoluyla sorun oluyor? Gündüz Tansel: Kimya sanayiinin geçmişten gelen kötü bir şöhreti var. Ancak geçen yıllar içinde gelişen çevre ve sosyal sorumluluk bilinci, sadece BASF değil, benzer sektörlerde faaliyet gösteren bütün üreticileri belli bir yöne doğru haraket etmeye teşvik etti, yeri geldiğinde zorladı.
Åžunu gururla söyleyebiliyoruz, BASF’nin kendi çevre politikası vardır. BASF, bağımsız bir kuruluÅŸ tarafından dünyanın en ÅŸeffaf kimya ÅŸirketi seçildi. Her yıl hazırladığımız sürdürülebilirlik raporumuz halka açık bir ÅŸekilde yayınlanıyor. Ayrıca, BASF yönetim kuruluna doÄŸrudan rapor veren Almanya’da BASF’nin çevre politikaları ve çevreye uyumluluÄŸunu yönetmekle sorumlu bir üst düzey yetkili ve onun küresel ölçekte teÅŸkilatı var. BASF’nin kendi iç kuralları çoÄŸu zaman ülkelerin kanuni zorunluluklarından daha sıkı ve çevreye olan duyarlılığımızından ötürü bu süreçte gönüllü olarak yer alıyoruz. Biz BASF olarak; ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan sürdürülebilirliÄŸi prensip alıyoruz ve vaatlerimizin uzun soluklu olmasını hedefl iyoruz.
Melek-ÅŸeytan konusuna gelirsek; burada bir maliyet/fayda hesabı var. Ãœrünlerimizin üretilmesi esnasındaki salınımların, ürünlerimizin saÄŸladığı faydaya oranının (buna yük / fayda da diyebiliriz) bire 5’lerde olduÄŸunu görüyoruz. Yani çevreye verdiÄŸimiz yük 1 birimse, ürettiÄŸimiz ürün sayesinde çevreye en az 5 birim fayda saÄŸlıyoruz.
En basit örnek yalıtımla verilebilir. Isı yalıtımı ürünlerini üretmek için harcanan enerjiye karşılık, o ürünlerin bir binada kullanılması sonucu muhafaza ettiği enerji ve çevreye yapılan salınımı yıllar içinde çok büyük oranlarda azaltmasıyla olağanüstü fayda sağlanıyor. Üretimden gelen bir etki elbette sözkonusu, ama karşılığında dünya ve çevre için getirisine baktığımızda üretimimizi fersah fersah haklı çıkarıyor.
-BASF yoğun Ar-Ge yürüten bir şirket bu deneyimden biraz bahsedebilir misiniz?
Ãœmit Hançer: Etkin ve verimli araÅŸtırma ve geliÅŸtirmeye dayanan inovasyonlar, BASF açısından önemli bir büyüme motoru. BASF’nin dünya genelinde yaklaşık 151 bin lisansı ve fikri mülkiyet hakkı var. AraÅŸtırma hattımızda 2013 yılında yaklaşık 3 bin proje vardı. AraÅŸtırma ve geliÅŸtirme harcamamızı 103 milyon Euro artırarak 1.835 milyon Euro’ya çıkarttık (2012: 1.732 milyon Euro). 2013 yılında, dünya genelinde yaklaşık 1.300 yeni patent baÅŸvurusunda bulunduk. Endüstri genelinde patent portföylerini karşılaÅŸtıran bir yöntem olan Patent Asset Index™’te üst üste beÅŸinci kez ilk sırada yer aldık.
2013 yılında, araÅŸtırma ve geliÅŸtirme alanındaki çalışanlarımızın sayısı yaklaşık olarak 10 bin 650’ye yükseldi. Buna ek olarak, 600’den fazla üst düzey üniversite, araÅŸtırma enstitüsü ve ÅŸirketten oluÅŸan bir global ağımız var.
-İlginç ürünler zaman zaman basına yansıyor
Ãœmit Hançer: Evet, örneÄŸin BASF’nin ilk geniÅŸletilmiÅŸ termoplastik poliüretanı olan Infi nergy®’nin kullanıldığı ADIDAS Boost ayakkabıları, kiÅŸinin enerjisini verimli kullanmasını saÄŸlayan, daha konforlu ve tatmin edici bir koÅŸu saÄŸlıyor. Bu ürün sayesinde dünyanın en prestijli tasarım ödüllerinden Red Dot Ödülü’nü kazandık.
BASF olarak çevre alanında; doğada çözünebilir plastik ürünler üretilmesini sağlayan Ecovio hammedesini geliştirdik . Bunun yanı sıra, son derece dayanıklı ve verimli rüzgar türbin kanatları için epoksi sistemler üretiyoruz. Deneysel teknolojilerden söz edecek olursak, BASF Konsept Bisiklet(Concept Bike), son derece yenilikçi plastik türlerini bir araya getiren bir ürün. Termoplastik, köpük, epoksi reçine ve kompozit ürünler aracılığıyla poliüretanlardan elde edilen güçlendirilmiş plastikle tasarlandı. Ayrıca, Daimler ile birlikte Smart 4 Vision konsept aracı yapıldı. Bu elektrikli araçta metal ya da ahşap kullanılmadığından, enerji verimliliği, yakıt ve enerji tüketimi ve salınımı azaltıldı. Bütün bunlar çevreyi daha fazla korumaya yönelik geliştirdiğimiz projeler.
-Sosyal sorumluluk kapsamında Yuvaya Dönüşen Plastikler ve Kids Lab projesinden de söz etmek gerekir.
Gündüz Tansel: Evet, çocuklara kimyayı sevdirmeyi hedefl ediÄŸimiz projelerimiz var; Kids Lab bunlardan biri. Ayrıca, 81 ilde 81 Kimya Laboratuvarı projemiz gençleri hedefl iyor. Türkiye’nin her ilinde Milli EÄŸitim Bakanlığı’nın belirlemiÅŸ olduÄŸu, laboratuvar ihtiyacı duyan liselere 2014’ten beri 50 adet laboratuvar inÅŸa ettik. 2016 sonuna kadar kalan 31 ildeki liselerin laboratuvar inÅŸalarını tamamlayacağız. PAGDER’in sokak hayvanları için; plastik atıklardan saÄŸlıklı, iÅŸlevsel barınaklar ürettiÄŸi ‘’Yuvaya Dönüşen Plastikler’’ projesinin de destekçilerinden biriyiz.
Haberin Kaynağı : PLASFED DERGİSİ
16.09.2014