Prof. Dr. Ali Rıza Büyükuslu
Atatürk Ekonomi Modeli
Türkiye için çare: GÜNÜMÜZ DÜNYASININ GERÇEKLERİNE-ZAMANIN RUHUNA UYGUN “ATATÜRK EKONOMİ MODELİ”
Büyük ATATÜRK’ ün görüşleri-öngörüleri-zamandan bağımsız vizyonu, iktisat felsefesi yeni yüzyıla da ışık tutmaktadır; Ne demişti Atatürk; “Zamanımız tamamen bir iktisat çağından başka bir şey değildir. Türkiye'mizi layık olduğu seviyeye yükseltebilmek için mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek mecburiyetindeyiz. Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.”
Makro ve mikro ekonomide ATATÜRK’ÜN KARMA EKONOMİ MODELİ MİSAK-I İKTİSAT zamanın ruhuna uygun olarak yeniden referans alınmalıdır. GÜÇLÜ DEVLET-GÜÇLÜ MİLLİ EKONOMİ inşası ile üretim ekonomisi tabanlı sürdürülebilir ekonomik ve sosyal kalkınma sağlamak mümkündür.
5. sanayi devrimini ve bugün içinde yaşadığımız Bilim-Teknoloji çağını yüz yıl önceden öngören Aziz Atatürk’ün önünde her daim saygı ile eğiliyoruz. Referansı Atatürk felsefesi/müktesebatı olanların rotası-politik tercihi özgürlük, demokrasi ve medeniyet olmalıdır. Esas itibariyle; Tüm bu parametreler ise bilim ve teknoloji alanında önde olan gelişmiş ekonomilerin-halkını refah içinde yaşatan-kişi başı milli geliri yüksek gelişmiş ülkelerin ortak özelliğidir. Bu itibarla, yüz yıl önce bilimin önemine ve dönüştürücü- geliştirici rolüne işaret etmek ancak büyük bir liderlik, sonsuz bir vizyon-ileri görüş ile açıklanabilir.
Mustafa Kemal Atatürk çok net bir şekilde ifade ediyor:
“Benim manevi mirasım bilim ve akıldır”.
“Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, hayat için, başarı için en hakiki yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri zamanında takip etmek şarttır”.
Hiç kuşkusuz, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerle mukayese ile daha fazla devlet desteğine ihtiyaç vardır. Özellikle yeni sermaye birikim ve kalkınma modeli dijital teknoloji-inovasyon ve girişimcilik tabanlı olduğu için bir tarafta Ar-Ge diğer tarafta entelektüel sermaye ön plana çıkmaktadır. Gerek araştırma-geliştirme gerek teknoloji üretme gerekse nitelikli insan kaynağı yetiştirme konularında çok güçlü devlet destekli eko-sistem ve bilimsel eğitim sisteminin kurulması elzemdir. Bu bağlamda, tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan devlet politikalarında olduğu gibi ekonomide devletin kamu yararı üretmek boyutuyla gerek işveren gerek yasa yapıcı rolü ile tekrar aktif biçimde devreye girmesi gerekmektedir. Aynı zamanda, devlet-özel sektör işbirlikleri çok önemli stratejik sektörlerde -altyapı güçlendirme projelerinde devreye girmelidir. Bilim-Teknoloji yeni kalkınma modelinin lokomotifi olduğu için bütçeden çok ciddi kaynak ayrılmasını hak etmektedir. Dijital teknolojiler özellikle yapay zeka-savunma-yenilenebilir enerji-ilaç-tarım ve KOBİ ağırlıklı imalat sektörlerinde stratejik planlama ile milli üretimin desteklenmesi aynı zamanda tarım-hizmet-sanayi tüm konvansiyonel sektörlerde de dijitalleşme ön plana çıkartılmalıdır.
Mikro ekonomide servetin tabana yayıldığı, politik tercihlerin-kamu kaynaklarının KOBİ’lere, yan sanayine, tedarik-lojistik zincirlerine, değer yaratan stratejik sektör veya yatırımlara, dijital teknoloji, inovasyon, girişimcilik tabanlı sürdürülebilir kalkınma ve #ENDÜSTRİ 5.0 TABANLI teknoloji geliştirme, katma değeri yüksek üretimin desteklenmesine yönlendirilmelidir. Kısacası, beton kapitalizmi ve finans sektörüne dayalı büyüme politikası yerine daha sağlıklı-dengeli sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve milli-yerli kalıcı üretim ekonomisi kurulması doğrultusunda stratejik sektörler odaklı planlı ekonomiye geçilmeli.
Seçimlerde ön plana çıkan kavram “İSTİKRAR” dır. Peki istikrarın gerçek kaynağı nedir? Tartışmasız adresi EKONOMİDİR. Peki hangi ekonomi; bunun yanıtı ‘MİLLET EKONOMİSİDİR’.
Millet ekonomisi nedir: Güçlü ÜRETİM-güçlü milli gelir-adil paylaşım ve halkın refahını-iyi yaşamasını-mutluluğunu sağlayan ekonomidir. Ülkemiz “Dünya Mutluluk Raporunda(2022)” 146 ülke arasında 112. sırada yer almaktadır. Hiç kuşkusuz ki, mutsuz ve istikrarsız toplumun sebebi mevcut ekonomik ve sosyal politikalardır. İthalata bağımlı ekonominin sonucu cari açık 54 milyar $. Merkez Bankası swap hariç net rezervleri en iyimser yaklaşımla EKSİ 54 milyar $. Ülke ekonomisi güven sorunu nedeniyle sadece yatırım değil, döviz üretme-döviz kazanma kabiliyetini kaybetme noktasına gelinmiş, döviz sıkıntısı başlamış, kurlar baskı altına alınmış, serbest piyasaya müdahale artmıştır. Kur korumalı mevduat 100 milyar $ üzerine çıkmıştır. Bütçe açığı 1,5 trilyon liralık bir açıkla-tarihi bir rekorla biteceği tahmin edilmektedir. Enflasyon-işsizlikte dolayısıyla yoksullukta dünyada zirve yapan ülkeler içinde yerini almıştır. Mevcut ekonomik sistem orta sınıfı eritmiş, toplumun/nüfusun %90’nını (memur-emekli-esnaf-işçi-çiftçi-küçük işletmeci) fakirleştirmiş, %60’a yakınını asgari ücret toplumuna dönüştürmüş sadece %10-15’lik bir zümreyi zenginleştirmiş-mutlu etmiştir, toplumda sosyal adaletsizliği-eşitsizliği derinleştirmiştir. Kadınlarımız ve üniversite mezunları dahil gençlerimizin neredeyse yarısı istihdam dışında-güvencesiz-geleceksiz ve ümitsiz bir duruma gelmiştir. Yurt dışına çıkmak isteyen gençlerin oranı %70 ulaşmıştır. Diğer taraftan, milyonlarca sığınmacının ülkeye getirdiği korkunç ekonomik yük ve güvenlik maliyeti oluşmuştur. Kısacası; ülkenin istikrara-refaha ve huzura kavuşması için Ekonomi-eğitim ve sosyal alanda çok ciddi devrim niteliğinde politika değişimine ihtiyaç vardır. Gerçek iktisatçıların-bilimsel ekonomistlerin tamamı bu konuda görüş birliği içindedir. Yeni bir bilimsel-planlı-stratejik-kamucu-toplumcu ulusal ekonomi modeline geçiş şarttır (MUST). Ayrıca, özgürlükler ve demokrasiden beslenen bilim-teknoloji alanında Endüstri 4.0 ve Endüstri 5.0 sanayi devrimleri-zamanın ruhu ve dünya gerçeklerine uygun dönüşüm fırsatı büyük ölçüde kaçırılmaktadır. Önümüzde iki tercih var; Ya siyasetin uzun süredir uyguladığı hala peşinden koştuğu ekonomik-sosyal istikrarsızlık ile neticelenen zahiri-sanal-hakikat dışı ideolojik bir dünyanın peşine takılarak tüm medeniyet endekslerinde sonuncu sıralarda yer almak ya da Atatürk müktesebatına-Atatürk yol haritasına geri dönerek, Cumhuriyetimizi ve milletimizi refah ve huzur toplumuna taşımaktır.
Tarım-Sanayi-Hizmet sektörlerinin yani üretim ekonomisinin ve yetenek kazandırıcı bilimsel eğitimin dışında bırakılmış içinde %21’e yükselmiş geniş tanımlı işsizler, ne bir işi nede bir eğitim sürecinde olan oranı %24,2’ye yükselmiş 15-24 yaş aralığında gençler ve ülkemizde kayıtlı kadın istihdam oranı sadece %28 olduğu için %70’i sosyal güvencesiz kadınların ve nihayet sigortasız kayıt altına alınmamış oranı meçhul kayıt dışı çalışanların da dahil olduğu geniş kitleler var. Bu geniş kitleler kayıtlı-meşru üretim ekonomisi dışında bırakılarak ‘boşta’ ‘ev genci’ ve ‘ev kadını’ statüleri ile ekonomik olarak en iyi ihtimalle ailelerinin-ebeveynlerinin-kurumsal yasal mekanizmaların, en kötü ihtimalle ise kayıt dışı yapıların yardımları ile yaşamlarını devam ettiren yeni bir tür ‘üretimsizlik sektöründe!’ ve ‘çalışmayan-üretmeyen-istihdamsız iş gücü piyasalarında!’ varlıklarını devam ettirebilmektedirler.
Üretimin-Meslek kazandırıcı eğitimin olmadığı yerde gelir yoktur, gelir yoksa ekonomik bağımsızlık, özgür düşünce-özgür bireysel irade kısacası demokraside sıkıntılıdır. Üretimsizlik-Yoksulluk üzerinden oluşturulan himaye ekonomisinde bu insanların duygularını istismar etmek, manipülasyonlara, kurgulara, yalan dünyalara inandırmak, bununla birlikte fakirliğin-işsizliğin-eğitimsizliğin, iyi yaşamları- güzel hayatları sadece TV’de görmelerinin, iş-araba-ev talep etmemenin yani normal olmayanın normal olduğuna sığınmacı sayısının, ekonominin, sosyal adaletsizliğin-eşitsizliğin vs vs‘nin kısaca her şeyin çok normal ve yolunda olduğuna ikna etmek kolaylaşmaktadır.
İleri-gelişmiş medeni dünyanın gündemi, hakikat yani reel dünyada yaşananlar ise ülkemizden farklıdır. Tüm dünya son yollarda dijital teknoloji devrimi-inovasyon-girişimcilik temelli yeni üretim, kalkınma ve global rekabet modelinin etkisine girmiştir. Çok yakın gelecekte ise çok güçlü yeni bir bilim-teknoloji dalgası ile üretimin vizyonu-tüketici davranışları ve tüm yaşam kodları yeniden şekillenecektir. Bu değişimi öngören, hızla adapte olan ülkeler teknoloji geliştirebilen-katma değeri yüksel teknolojik ürünler üretebilen, diğer tüm stratejik sektörlerde üretimini-hizmetini dijitalleştiren milli geliri yüksek gelişmiş ülkelerdir. Söz konusu gelişimin-dönüşümün merkezinde hiç kuşkusuz BİLİM vardır. Dünyadaki bu değişimin dışında kalmış ülkelerin gündemi ise hala POST TRUTH-Gerçeklik Ötesi’dir. Yalanlar-kurgular-propagandalar üzerinden milleti hakikat dışı bir dünyada sorgulamadan yaşatmaktır. Değişim-dönüşüm-toplumsal ilerleme özellikle Bilim ve Teknolojinin baş döndürücü, muhteşem yükselişi sanal dünya pazarlamacılarını-falcıları-kahinleri-üretim dışı nesnel olmayan istismarcı yapıları rahatsız ettiği-huzurlarını kaçırdığı ve düzenlerini bozduğu için büyük bir itiraz ve dirençle karşılaşmıştır. Ancak, tüm bu anti-gerçekliğin, hakikat dışılığın ve bilim-teknoloji-sanayi devrimlerinin dışında kalmanın bedeli faiz-kur para politikaları kısır döngüsü, yüksek enflasyon, işsizlik, yoksulluk ve düşük gelir sarmalı içinde az gelişmiş kalmak ve gelişmiş ülkelerin ekonomik-sosyal gelişimlerini, milli gelir ve başta milletlerine sağladıkları mutluluk-kaliteli yaşam olmak üzere tüm endekslerdeki gelişmiş ülke performanslarını dışardan izleyici olarak seyretmektir.
Özetle; Türkiye’nin sorunları sadece yanlış para-faiz-maliye politikalarından ibaret olmayıp daha derin ve yapısaldır. Çözüm/çare ise basittir günümüz üretim modelleri ve teknoloji devrimi ışığında yeniden yorumlanmış ATATÜRK EKONOMİ MODELİDİR yani ÜRETİM ve İSTİHDAM DOSTU-KAMU YARARINA İŞLEYEN PLANLI/STRATEJİK KALKINMA POLİTİKALARI GELİŞTİRMEK VE UYGULAMAKTIR.
Bu politikaların merkezinde; İNSAN yani Millet, BİLİMSEL EĞİTİM- ARAŞTIRMA/İNOVASYON ÜNİVERSİTELERİ-TOPLUMSAL YETENEK-ENTELEKTÜEL SERMAYE DÜZEYİNİN YÜKSELTİLMESİ, YENİ NESİL GİRİŞİMCİLİK, SOSYAL GELİŞİM/SOSYAL İNOVASYON-DOĞA-ÇEVRE-YEŞİL DÖNÜŞÜM-Mavi mutabakat olmakla birlikte ülkemiz özelinde TARIM-HAYVANCILIK kısacası GIDA ENDÜSTRİSİ, SAVUNMA, İLAÇ, AR-GE, İLERİ TEKNOLOJİ YATIRIMLARI (yapay zeka), İMALAT SANAYİ, YÜKSEK KATMA DEĞERLİ ÜRETİM-İHRACAT, HİZMET-TURİZM, ALTERNATİF ENERJİ GİBİ STRATEJİK sektörler olmalıdır.