Hakan Ömer Gider
Yeni Yıla Nereden Başlamalı?
“Merhaba, bu elinizdeki sayı ile 2022’ye “merhaba” diyeceğiz. Bu geçtiğimiz 365 günde neler oldu neler? Siyasi, sportif, adli, sanatsal günde toplamda yurt içi ve dışından ortalama 80- 100 haber ile bilgileniyoruz. Tabii ki bunlara, acil ve son dakikalar da ilave oluyor. Peki, geçen yıl planlayıp, maalesef bu yıl yapamadığımız neler eksik kaldı? Hangilerinden vaz geçtik ve hangilerini yine umutla bu yıla devrettik. Büyük bir ihtimalle de bunlar majör kararlar olmalı…”
“Yukarıdaki paragraftaki sadece bir (2021 yerine 2022) sayıyı değiştirdim ve yine aynısını söyledim. Çünkü yılın ilk sayısı için söylenecek çok fazla şey olduğunu düşünmedim.”
Bu iki paragrafı her yıl klasik olarak söylerken 2020 yılında hayatımızın Mart’tan itibaren nasıl değiştiğini, maalesef yılların geçişinin sadece takvim yapraklarının olmadığını öğrendik. Dünya’da ve ülkemizde yüzbinlerce kişiyi Covit-19 denilen bir virüsten dolayı kaybettik. En çok konuştuğumuz kelimeler pandemi, covit, maske, mesafe, hijyen, entübe, vb. oldu. Bu terimleri duymadığımız hiçbir gün geçmedi. İş yerleri kapandı, evlere kapandık, hepimizin bildiği daha yüzlerce yeni şey öğrendik.
İnsanoğlu, bulunduğu ortama en hızlı uyum sağlayan canlı türlerinden biri olduğu söylenir. Başarı türler arasında uyum sağlamaktır diye de ilave edilir. (Bu paragrafta farklı değilmiş…)
İlave olarak galiba aşı gündemimize geldi. Aşı hakkındaki verilere baktığımızda toplamda 132.814.372 adet aşı yapılmış. Bu veri yazıyı kaleme aldığım sabah ve her iki dakikada bir rakam değişiyor. Takım tutar gibi aşıları da tutmaya başladık. Hangisi daha etkili, hangisi ile yurt dışı seyahat edebiliriz, hangisi hangi ülke tarafından akredite diyerek aşılarımızı olduk. Ben üçüncü hatırlatma dozunu da aldım. Galiba birkaç faz daha aşı olacağız. Bu paragraftan sonra hiçbir değişiklik yapmadım. Geçen yıl okuyanlar belki de hatırlayacak. Sebep mi? Çünkü yılın ilk yazısı için bence çok önemli bilgiler ve galiba hiçbir zaman önemi de değişmeyecek. Bir sonraki sayıda görüşürüz…
Yazımızın geçen yıl ki başlığı;
“Satışta Hayalleri Umut Etmenin Felsefesi”;
Bu başlık gerçekten çok güzel bir kitap adı olabilir. Biraz üzerinde çalışılsa bir eğitim içeriği haline de gelebilir. Böylece iki günlük bir sunum ile yeni ufuk açıcı bir çalışma olarak değerlendirebiliriz. Ben bugünlük bunu bir makale yazısı haline getiriyorum. Bilimsel atıflar olmadığı için düz bir yazı, deneme hatta fıkra diye de ifade ediliyor.
Satış mesleği ile ilgilenen bir çok kişi her ne kadar bu işi para kazanmak için yaptığını düşünse ya da sorduğumuzda böyle dese bile , satıcılık sadece para kazanmak için yapılan bir meslek değildir. Satıcılar kazanç konusunda diğer mesleklerden daha çok önü açık olan bu mesleğe girerken biraz daha farklı düşünceleri de beyinlerinde barındırırlar.
Sonsuz Başarı Açlığı;
Bu fark nedir diye düşünmeye başladığımızda, sonsuz bir kazanç denizinde olmanın verdiği bir “sonsuz başarı” açlığıdır. Satış gerçekten de diğer meslekler gibi sınırları olan, yaptığınız işe göre değil, baştan anlaştığınız kazanç/maaşa göre hareket eden bir meslek değildir. Zaman ve mekan ile sınırlandırılamayan bu meslek çalışanı olan satıcılar, seçim sırasında sadece geçinme kaygısından daha çok umut taşırlar. Belki de; “taşımaları gerekir” de diyebiliriz.
Ofiste çalışılan işlere göre maalesef daha fazla meşakkat gerekir;
Gün içerisinde sürekli morallerin ve motivasyonun inip çıktığı bu meslek mensupları için satış sadece bir meslek değil, bir yaşam biçimidir. Satış sadece çalışma anında değil 7/24 beyinde de devam eden bir mücadele zinciridir. Dünyanın en iyi satranç ustası Kasparov müsabakalarda rakibinin 17 hamlesine kadar tahmin etme başarısı gösterirken, satıcı bir satış anında rakibinin sonsuz olasılıklarını tahmin etmeyi başarabilmelidir.
Satış bir yaşam biçimi;
Haline geldiğinde satıcı her an kendini ava çıkacak bir aslan gibi hazır tutması gerektiğini bilir. Bazı satıcıların tarlasını süren, eken ve mahsulünü bekleyen bir çiftçi gibi beklediği görülse de onlar da bu bekleyişlerinin mükafatını eninde sonunda alırlar.
Peki satıcı hangi hayallerin peşinden koşar?
Başta çevresindeki eşi, çocukları, kendi çekirdek ailesinin daha iyi bir yaşam süreceği bir geleceği hazırlamaya çalışır. Satıcı bitmeyecek tek mesleğin kendi mesleği olduğunu bildiğinden, kendini sürekli gelecekteki konforlu alanına hazırlar. Çocuklarını daha iyi okullara göndermeyi hayal ederken, satış için harcadığı mesai dışı vakitlerinin özrü için de ailesine az ama kaliteli zaman ayırmaya çalışır.
Satıcılık mesleği olmasaydı neler olurdu hiç düşündünüz mü?
Hala siyah beyaz TV seyredip, Henry Ford’un tek tip ürettiği T Model araçlara biniyor ve oda büyüklüğündeki bilgisayarlar ile işlerimizi yapmaya çalışıyorduk. Ekonomideki her hangi bir ürün için “arz” işletmeler tarafından yapılabiliyorsa bunun tek sebebi “talep”i yöneten satıcılardır.
Peki bu söylediklerimizin farkında olan satıcılar gerçekten sayıca çok mu?
Maalesef bu soruya verilecek cevap; “Hayır” Bu kadar önemli bir noktada olduklarını bilmeyen milyonlarca satıcı olduğunu düşünüyorum. Satıcılık en kolay meslek olarak görülüyor. Bu işi yapmanız için belirli bir okulu bitirmeniz, sertifika almanız beklenmiyor. Gençlik yıllarında herkesin bir şeklide denediği, daha sonra da “bana göre değil” diyerek kaçtığı bir meslek gibi. Neredeyse “kızımı vermem” diyecek babaların bile olduğu traji komik durumlar…
Tabi tek suçlu toplum değil;
Kendi değerini bilmeyen ve bunu karşıya aktaramayan milyonlarca satıcı bunun suçlularının arasında. Belki de “Charlie Chaplin” Siyah beyaz ve sessiz filmlerindeki camları kırdırtıp sonra da cam satmaya çalışan, izlediğimizde güldüğümüz “üç kağıtçı” satıcılar, bilmeden bu mesleğin değerini aşağıya ekmişlerdir.
Satış ve Satıcı Olmazsa Hayat Durur;
Hala bu yüzyılda bile apartman kapılarına “Dilenciler ve Satıcılar” giremez tabelalarının konması da onu koyanların değil, onu koydurtacak kadar “kendini bilmez” davranışlar yapanların eseridir.
20 yıldır bu mesleğin eğitimcisi ve danışmanı olarak verdiğim her satış eğitiminde bu mesleğin önemini hatırlatarak, satıcı dostlarıma değerlerini hatırlatmaya çalışıyorum. Yılın ilk sayısında da bunu yaparak satıcı dostlarıma tekrar değerlerini hatırlatmak istedim.
Hayallerinizi eğer proje haline getirmek istiyorsanız, önce satışın altında yatan derin felsefeyi anlamanız gerekiyor.
Bu sayılık da bu kadar bana bu satırlarda görmek istediğiniz konuları ya da görmek istediklerinizi yazarak talep edebilirsiniz.
(yazı biterken aşı sayısı: 132.828.208)